Ruhumuzun depremi artarak devam ediyor.
Yemyeşil simalarıyla tanıdığımız, bolluğun, bereketin diyarları, güzel beldelerimiz deprem altında kaldı. Karardı, soldu, soğudu, kalbi durdu şirin beldelerimizin. Kahramanmaraş, Malatya, Adıyaman, Gaziantep, Hatay, Diyarbakır, Şanlıurfa, Kilis, Osmaniye, Adana... Bizler de bu şehirlerimizle birlikte ağlıyoruz... Anneannem, gök gürültüsünden korktuğumuzda, her şehri bekleyen-kollayan bir meleğin olduğundan söz ederdi bize küçükken... Korkumuzu dağıtmak için söylenmiş bu eski sözlere dayamak istiyorum sırtımı. O melekler nerede? Belki de ağlıyorlardır şimdi, bekledikleri şehirler hak ile yeksan olurken... O melekler şimdi nerede?
Melek değiliz, insanız işte! Ama insanoğlunun da bambaşka bir hasleti var. En güç koşullarda bile hayatı iyilik, dayanışma, merhamet, azim ve direnç üzerinden devam ettirme çabasıyla ilgili bir şey bu... Hayata sarılmakla ilgili ve insanı insanın yurdu eyleyen bir sarılış bu. İyiliğin, her daim