1961 den bugüne Anadolu’dan Avrupa’ya seyreden göç, remi rakamlara göre beş milyonun üzerinde. ‘’Gurbetçi’’ dediğimiz ilk yolcularımız için ‘’geri dönmek’’ gayesi bir fikri sabitken, aradan geçen yarım asrı aşkın sürede artık ‘’gittiler ve kaldılar’’ eşiğindeyiz... Özellikle Alman hükümetleri 1982’den sonra, ‘’herhalde kalıyorlar’’ insiyakıyla ve ‘’entegrasyon’’ başlığında projelendirmeye başladı gurbetçilerimizin ne olacağı sorusunu... 2015’teyiz, entegrasyondan İslamfobi’ye evrilmiş politikalarla nasıl baş edebileceğimiz konusu, sadece gurbetçilerimizi değil, hepimizi ilgilendiriyor. İlk göçler emekçiler üzerinden bir tür emek/ücret mübadelesi halinde gerçekleşse de, ardından siyasi sebeplerle baş gösteren göç hareketine, eğitim maksatlı verdiğimiz göçler de eklendi. Bu arada her 10 yıla bir nesil hesabıyla bakarsak, Avrupa’daki beşinci kuşak gurbetçilerimizin varlığı, ‘’gurbet’’ gibi duygusal bir kelimeden, ‘’diaspora’’ gibi daha sosyolojik bir kavrama yöneltiyor bizi...