2016’nın insanlık değerleri açısından en değerli finallerindendi... Emine Erdoğan Hanım, kendisi gibi dünya lideri eşlerinden 180 hanımefendiye bir mektup gönderdi.
‘’Aç, susuz ve tıbbi yardımdan yoksun biçimde ölümle baş başa bırakılan Suriyeli kadınlar ve çocuklar için tüm dünya kadınlarını harekete geçmeye davet ediyorum. Dünya kadınlarını, anne babalarını kaybeden, tek başlarına, kimsesiz, korumasız bir şekilde kaldıkları şu dünyada insanlığın vicdanına seslenen çocukları duymaya yıkıntılar arasında evlatlarını arayan anne-babaların derdine çare olmaya çağırıyorum” dedi Hanımefendi... Mektubu basına aksetmiş haliyle pek çoğunuz okudunuz. Dünya lideri eşlerine yazılmış olsa da hepimize yollanmış bir mektuptu aslında, kalplerimize değen satırlarıyla...
“Dünya lideri” denildiğinde insan ister istemez heykelvari sertleşmiş bir güç tecessümü tahayyül ediyor. Ki “lider eşi” dendiğinde bile, o güç kudret etkisi zihnimizi kolayca salıvermiyor. Oysa Emine Erdoğan Hanımın o satırlarında, dünyaya yön veren adamların tahkim edilmiş politikaları buyurgan ve muktedir, eril siyasetlerin dili hakim değil. Bir kadına has gönülden çıkan, dolayımsız hissiyatlar. Bir anne rikkatiyle kaleme alınmış, içten ifadeler. Bir dış politika veya sivil toplu kurgusu üzerinden dikte edilmiş, inşa edilmiş değil o mektup, algı motivasyonu amacı da yok. Oldukça içten ve duru. Hissiyatını derin bir hüzünle kaleme aldığı da açık Emine Hanımın... Kalbi burkan bir sorumluluk bilinci, kadın dayanışmasına dair taşıdığı umut, yarınlara, çocukların masum tebessümlerine dair bir şeyler yapabiliriz çağrısıyla... Çok açık bir selamet, barış bildirisidir aynı zamanda bu mektup...