Ramazan'ın son on günlerine girince, günler hatta saatler mücevhere dönüşürmüş... Allah'a kulluğun sorumluluğunu yüklenenler ve yakınlığının izini sürenler, talipler yani... Bu güzel günleri, birer define mesabesinde karşılarlarmış...
Sizlere de öyle geliyor mu bilmiyorum, ama yıllar geçtikçe, Ramazan günleri daha kısalıyormuş gibi geliyor bana. Çocukluğumun ve gençliğimin oruçları sanki çok daha uzun günlerdi, şimdilerdeyse birer ateş böceğine dönüşüvermiş gibi, bir yanıp bir sönüveriyor günler. Günler dakikaya, aylar haftaya, yıllar sanki aya dönüşmüş gibi, ışık hızıyla akıyor zaman... Fatih Sultan Mehmet Han'ın son türbedarı Amiş Efendi'nin dediği gibi, ''olacak olan da olmuştur, sen tasalanma'' sırrı, sanki yavaşça açılıyor. Her şey o kadar hızlandı ki... Zaman, devasa bir değirmen gibi büyük uğultularla dönerken, bizleri öğütüyor aslında ve devran dönüp duruyor...
Şairler Bülent Parlak ve Hayrettin Orhanoğlu'ndan sonra büyük dayımızın oğlu, İbrahim ağabe