1- Bence değilsiniz... Hatta tahliyesini istemiyorsunuz... Gaye tahliye olsaydı, odaklanılan mevzu savunma olurdu. Ama siz bunun yerine, Hukuk Fakültesi öğrencilerinin bile yapmayacağı gaflarla, yetki görev gasplarıyla, arkadaşınızı koskocaman bir torbanın içine atıp, redd-i hakim şovuna kurban ediyorsunuz. Arkadaşınızın savunma hakkını berhava ediyorsunuz...
17-25 Aralık’tan bu yana, muhatabınızın aleyhine bir kamuoyu yargısı oluşturmak, menfi imaj kurmak için kurunun yanında yaş da yansın misali bir tarzı götürüyorsunuz... Ergenekon ve Balyoz davalarında da böyle oldu maalesef. Darbelerle mücadele konusunda çok önemli bir şans olan bu muhakeme deneyimini, yine torbalaştırılmış iddia dosyalarıyla yitirdik. Sonunda darbelerle mücadele fikriyatına oldu olanlar...
Bu listeyi uzatabilirim; dershaneler, öğretmenler, kimse yok mu, yurt dışındaki gönüllü gençler de çok önemli değil sizin için... Çünkü bunların hepsi, ‘’mağduriyet’’ için gayet kullanışlı, sürdürülmesi gereken fotoğraflar... Varsa yoksa tek önemli şey; ‘’mağduruz’’ fotoğrafı. O fotoğrafı çekerek Türkiye’yi dünyaya şikayet edebilmek tek derdiniz... ‘’Önemli olan algıdır’’ diyorsunuz ya... Siz gerçeğin yerine algıyı/kurguyu ikame ederek idare edebileceğinizi düşünüyorsunuz.
***
Önceleri “Erdoğan’ı şikayet”ti odaklandığınız... Ama artık ona oy verenleri de, hatta ona asla oy vermemiş ama düzgünce muhalefeti de bir türlü beceremeyen diğerlerini de... Ve ardından istediğiniz fotoğrafa bir türlü tam olarak giremeyen herkesi de... Hasmınız ilan ediyorsunuz. Farkında mısınız bilmem giderek genişlettiğiniz husumet çemberi, artık Erdoğan’ı çoktan aştı, Türkiye aleyhtarı bir hale geldi... Yine torba alışkanlığı üzerinden toplumu kötülemeye, toplumu cehennemlik ilan etmeye, belayı musibeti hak eden bir genellemeye kadar vardırdınız işi...