Depremin sarsıntısı hala devam ediyor içimizde. Elbette enkaz altında olanlar gibi değil halimiz, arama kurtarma ekipleri içinde de değiliz, kim bilir neler görüp, neler yaşıyorlar... Peki bizler ne kadar dışındayız bu işin, bu altüst oluşun, bu yer yarılıp da yerin içine göçüşün ne kadar dışındayız. Her gün sabahtan akşama kadar ekran başında kah dualarla, kah sloganlarla, kah gözyaşı, kah kahır, kah umutla iç içeyiz, yeniden yapılıp, yeniden yıkılıyoruz her bir saniyede...
Sosyal medya ise tam bir gayya kuyusu. Bu kadar nefreti nerede, ne zaman biriktirmişler? Kimsenin birbirinden sevgi beklediği yok, ama birbirimizle muhalefeti, insani ölçüler içinde azami saygıyla yapmak zorunda değil miyiz? Heyhat ne gezer? İçimiz dışımız sanki bir olmuşçasına, sınır kalkmış, ince konuşmalar, kibarlık, insanilik uçmuş, yerine sürekli lanet okuyan, sağa sola tüküren, ağzını açtığında herkesten nefret ve hınçla söz eden insanlarla çevriliymişiz meğer... Deprem tüm bentleri