Özellikle feminizmde Judith Buttler gibi referans isimlerin zikrettiği ‘’kendinden özgürleşme’’ vadisinde biraz soluklanalım istedim... Soluklanalım ki; dünyadaki adaletsizliklerden, eşitsizliklerden, hukuk arayışlarından, ırkçılıktan veya çevre kirliliğinden şikayetle başlayarak, kendimizden mutsuzluğa, kendimizden hayal kırıklığına kadar giden yolun nereye vardığını bir düşünelim istedim...
Doğrusunu isterseniz insanın kendinden memnun olmayarak, nefsini sürekli gözetim altında tutması eylemi, bize hiç de yabancı değil. Nefs muhasebesi dediğimiz geleneksel terbiye yoluyla çok benzer... İnsanın kısıtlı, eksik ve küçük olduğunu bilmesi, insan-ı kamil gayesine doğru yürümeye olan çabası elbette çok değerli, hatta fazilet olarak tabir ediliyor ahlaki literatürümüzde...
Gelin görün ki insan teknolojisi üzerinde zihin yoranlara göre; insanın kendinden duyduğu eksiklik sadece ruh dünyasıyla sınırlı değil. Yani kendisini vicdanen daha iyi