Fatma Toru, Konya/Meram Belediye Başkanı... 44 yaşında iki çocuğu olan bir anne, harita mühendisi. Onunla ilgili tüm haberler “türbanlı belediye başkanı” vurgusu üzerinden geçiyor. Oysa hayatı belediyecilikle geçmiş, yıllardır profesyonel manada ihtiyaçlara cevap veren donanımda bir hizmet ehli. Meram Konya’nın yüzakı, hem şehircilik hem kültürel anlamda. Öyle güzel latif bir havası var ki, kanadım olsa kesin uçardım diyor insan. Konya, hasretin yağmuru buradaki aşk denizine aralıksız yağıyor...
Hafta içi Meram Belediye Başkanlığı’nın ev sahipliğinde “Uluslararası İslam ve Kadın” sempozyumundaydık. “Meclis-i Nisa” adını verdikleri oturumlar, kadın buluşması ve meseleler kritiği şeklinde sürdü Meram’da... Sayın Emine Erdoğan Hanımefendi’nin açılışta çizdiği çerçeve, Konya’dan dünyaya yayılan Mevlana felsefesi ve sevgi daveti üzerineydi. Anadolu irfanının alçakgönüllü ve dayanışmacı tavrının güncellenmesi çağrısıydı. Kadın ve anne kimliği tam da bu adalet ve merhamet davetinin odak minvaliydi Erdoğan’a göre. Uzun yıllar Emine Erdoğan’ı takip eden bir gazeteci olarak onun duruş ve tavrındaki anaç güce, kalbi sezgiye ve sözden çok eyleme önem veren hızına, intibakına hayret etmişimdir. Ama Meram’daki Emine Erdoğan’ı derin bir teessür ve hüzün içinde gördüğümü de ifade etmeliyim. Hem Suriye’de hem Arakan’da yaşananlar, insanlık hissini felce uğratan yıkımlardı...
Nasıl hüzünlenmeyelim ki... Her şey biz yaşarken oluyor...
Bizler Meram’da bu sempozyumu gerçekleştirirken, 300 bin nüfuslu Halep 30 km2’ye sıkıştırılmış haldeydi. Halep ateşten bir ablukayla kuşatılmıştı. Yıkılmadık tek hastanesi yoktu ve sadece 6 hekimi kalmıştı. Sağ kalmış sadece 3 fırın, yeterli ekmeği üretecek unu bulamıyordu. Bombardıman altından sağ kurtulabilen Haleplilerse açlıktan ölüyorlardı. Ve bu ölümcül kusursuz çember biz yaşarken gözlerimiz önünde cereyan ediyordu...