1699 Karlofça Antlaşması'yla ilk kez toprak kaybetmeye başlayan ve aynı tarihten itibaren gerileme dönemine giren Osmanlı Devleti'nin düşünce insanlarının cevabını aradığı hep aynı soruydu... Sened-i ittifak imzalanırken de, Gülhane Hattı Hümayunu okunurken de, 1. ve 2. Meşrutiyet ilan edilirken de aynı soru vardı zihinlerde: ''Biz niçin mağlubuz?''
Bu kaybediş sadece toprakla sınırlı kalsaydı zihin yoracak belki daha az şey olabilirdi, ama karmaşa yaşayan kişilik, kimlik ve alt üst olmuş değerler dünyasının yanı sıra, zaman zaman gerileyişin sebebi olarak geleneğin hatta sonrasında dinimizin hedef alınacağı zorlu bir dönemdi... Said Halim Paşa, ''buhranlarımız'' dediği bu çalkantıdan nasıl çıkılacağı hakkında zihin yorarken bunun sadece siyasi sistemi değiştirmekle veya esas teşkilatı farklılaştırmakla ilgili olmadığını, buhranlarımızın ve aslında mağlubiyetlerimizin kökeninde, sosyal sebeplerin olduğunu düşünmekteydi.
Said Halim Paşa'nın İslamlaşmak veya