İsmi bile kanayan bir yara gibi. Tarık Tufan’ın son kitabı: ‘’Şanzelize Düğün Salonu’’. Üstelik Esenler’de. Edebi kritiğini bilahare yapacağımdedikten sonra, kitabın hayata dair sorduklarından gideceğim burada...
Kültür/Medeniyet bağlamında öyle büyük sözlerimiz, iddialarımız var ki; bir grup yazar dostumla konuşurken işittiğim; “Kültür Bakanlığı, Turizm kısmından ayrılsın, ismi Kültür ve Medeniyet Bakanlığı olsun” şeklindeki ortam muhabbetinde tansiyonum yükseldi. “Ooo, evet” dedim. “Kültürü başardık, sıra şimdi medeniyete geldi”...
Gençlik hakkında da mühim iddialarımız var. Tarık Tufan’ın son kitabı, edebiyat başarısının yanı sıra büyük uykulardan kaldıran yönüyle de değerli.Dizlerimizin dibinde zannettiğimiz evlatlarımızın bizlere olan millerce uzaklığını okudum satırlarda. Ne biliyoruz gençler hakkında? Hangi rüzgarlar esiyor başlarında?
Üstad Necip Fazıl’ın Gençliğe Hitabe’sini okuyarak büyüdük. Sezai Karakoç’un Sürgün’üyle boy attık. İsmet Özel’le mataramızdaki tuzlu su’dan dert yandık. Sonrasında durdu saat, çölden geçen son yirmi yılın ucunda İbrahim Tenekeci’nin teselli ve gayret fısıldayan sözleri duruyor. Neticede ciddi bir tenhalık var sanat hasadı anlamında, kültürel ahenk kopuk, medeni devamlılığın kalp atışları zayıf.