Süleymaniye, İstanbul'umuzun kalbidir. Başta Süleymaniye Camii ve etrafında tuttuğu büyük yerleşkesiyle, İstanbul Üniversitesi binasıyla, çarşıları, lonca geleneğini neredeyse 80'lere kadar sürdüren esnafı, ''Türk İstanbul''a has mimarisi, yine 80'lerde dahi devam eden mahalle kültürü ile, doğumevi, kütüphaneleri, kuru fasulyecileri, darüzziyafesi, fildamıyla, bakırcıları, kaşıkçıları, bezcileri, zücaciyesiyle, canlı bir zaman tüneli gibidir...
Abidelerin içinden akıp geçen modern hayat, sanki canlı, kalbi atan bir açık hava müzesinde gezindiğinizi hissettirir size. Bir zamanlar padişahların, şehzadelerin, vezir-i azamların, şeyhülislamların, mimarbaşıların, hattatların, mühendislerin gezindiği bu başkentin kalbi olduğu her halinden belli mıntıka, ilim, bilim, irfan, hikmet merkeziydi... Öyle zannederim ki Yahya Kemal Beyatlı, onun bu diğer İstanbul mahalleleriyle kıyaslanamayacak asudeliğinin, en son tanıklarındandır...