Sadece Ankara’nın kalbi değildi patlayan o akşam. Türkiye, tüm zerreleriyle sarsıldı. Suriye krizinde en başından itibaren, yaşadığı tüm uluslararası hukuk körleşmelerini, diplomatik çaba ve sabırla göğüsleyen Türkiye için... Sabrın tükendiği akşamdı... Caddelerin kesiştiği bir kavşakta, günün en kalabalık ve telaşeli saatinde, okul ve iş çıkışı dakikalarında, sivilleri olduğu kadar rütbeli ve kurmayları da hedef aldığı aşikar, başkentin gayet simgesel bir konumunda, Türkiye’nin şahdamarına kast eden bir ölüm vuruşu... Her şeyden evvel bunun yıllardır maruz kaldığımız terör dalgasının bir parçası olarak geçiştirilemeyeceğinin sözgelimi bazı terör liderlerinin iddia ettiği cinsten bir takım “öfkeli Kürt gençleri”nce tertip edilmiş bir vaka olduğunu söyleyip geçemeyeceğimizin altını çizmek gerek. Zira bu kısmı, hadisenin kriminal kısmıdır ve elbette adli makamlar suçluyu/suçluları tespit edip hukuk yürüyüşünü tevzi edeceklerdir. Lakin bu son saldırı, “vekalet savaşı” olarak görülen ve taşeron terör gruplarınca sürdürülen bölgesel “proxy war”ların bir aşama üstündedir...