Emekli Genelkurmay Başkanı Hüseyin Kıvrıkoğlu, “28 Şubat bin yıl sürecek” demişti. Biz de “hadi canım sen de” demiştik. Ancak son dönemde medyada, sosyal hayatın birçok alanında bu sözü doğrular bir ortam var. Hükümetimiz uygulamada bu zihniyete prim vermez vermesine de, sanki gizli bir el, tarikat ve cemaatlere psikolojik savaş başlattı. Din, cemaat, tarikat, yardım, hayır gibi kavramlar itici hale getirildi. Bu kavramlar tartışılıyor ve sorgulanıyor. İlla fiili bir darbe yapmaya gerek yok. 28 Şubat sürecinde de askerler silahla yönetime el koymamışlardı ama meşru hükümet yıkıldı, dindarlara psikolojik baskı yapıldı. İmam hatiplerin orta kısımları kapatıldı.
Şimdilerde sosyal medyada Menzil tarikatı ile ilgili tartışmalar var. Bu tarikatın devlet içinde kadrolaştığı, devleti ele geçirdiği gibi hezeyanlar var. Sağlık Bakanlığı hep Menzilci doluymuş, diğer bakanlıklar Menzilci doluymuş vs. Sağlık Bakanlığında bir dönem Menzil kökenli isimlerin hizmet ettiği doğrudur. Ancak bu insanlar ehliyetli ve liyakatli insanlardı.
Sağlık Bakanlığı Recep Akdağ döneminde en başarılı bakanlık olarak millete hizmet etti. Bakan ayrıldıktan sonra birçoğu başka bakanlıklara gitti.
Toplumun bütün kesimlerinin memnun olduğu bu bakanlık kadrolarında bu insanların olması gayet doğaldır. Öte yandan; diğer bakanlıklarda Menzilciler var, onlar yönetiyor demek kuru bir iftiradır. Kaldı ki Sağlık Bakanlığında da zaman zaman kadrolar değişti. Sürekli rotasyon oluyor. Öte yandan; bu topraklara bağlı, yerli olan her grubun, cemaatin devlette hizmet etmesi normaldir. Önemli olan dar kadroculuk yapmasın.
Menzil grubunun hiç bir zaman devleti ele geçirmek istediğine inanmam. Bu insanlar gönül insanı. Bu insanlar yerli insanlar. FETÖ gibi kökü dışarıda değil. Bazıları, Menzil grubu üzerinden dine ve dindarlara savaş açıyorlar. Amaçları önce cemaat ve tarikatları tasfiye etmek, sonra da İslam dinini tasfiye etmektir. Sigortamız ise Recep Tayyip Erdoğan’dır. Erdoğan, bu din düşmanlarını yakından tanır ve gerekeni zamanı gelince yapar.