Son dönemde ABD ve Avrupa ülkeleri ile ilişkilerimiz gerilimli bir biçimde devam ediyor. Elbette bağımsız bir devlet olmak, milli üretim demek, milli sanayi demek zordur. AK Parti iktidarlarına kadar ülkemizde, bazen Almanların destekledikleri iktidar olmuş bazen ABD yanlılarının destekledikleri iktidar olmuş. İktidar demeyelim hükümet ortağı diyelim. Çünkü hiçbir zaman bu hükümetler muktedir olamamışlar. Sadece kendilerine verilen rolü oynamışlardır.
Hatırlayın bir dönem İtalyan Carlo Coterelli vardı. IMF Türkiye Masası şefiydi. Bizim başbakandan daha fazla forsu vardı. Dönemin bakanları önünde el pençe divan dururlardı. Neden mi? Çünkü ülke olarak IMF’den gelecek üç kuruşa muhtaçtık da ondan. Devlet olarak maaşları ödeyecek durumda değildik. Böyle bir hükümet döneminde bağımsızlıktan bahsedilebilir mi? Böyle bir ülke milli bir dış politika uygulayabilir mi?
AK Parti ve Erdoğan döneminde ülke olarak dünyanın en çok büyüyen ülkelerinden biri haline geldik. İhracatımız arttı. Gayrisafi milli hasılamız arttı. Vatandaşların ekonomiden aldığı pay büyüdü. Bu ülkenin vatandaşları hayal kurmayı öğrendi. Kendilerine güvenleri arttı. Halkımız, artık biz de tank üretelim. Biz de uçak üretelim diyor.
Daha dün milli otomobilin projesi açıklandı. Artık ülke olarak kendi otomobilimizi üreteceğiz. İthal ikameci sanayi modelinden üreten sanayi modeline geçiyoruz. Cumhurbaşkanımız yerli otomobil üretecek firmaları açıklayarak onlara babayiğit dedi. Bu babayiğitler 2021 yılında kendi otomobilimizi üretecekler. Hatta üretilen otomobilin ilk müşterisi ise cumhurbaşkanımız olacak. Ülke olarak nereden nereye geldik.
Batıya meydan okumamız sadece ekonomi alanında olmuyor. Siyasi ve hukuki alanda da AB’ye, ABD’ye meydan okuyoruz. Elbette hamaset yapmıyoruz. Ancak Türkiye’nin artık sömürge ülkesi olmadığını belirtiyoruz. Avrupalı siyasiler ikide bir ülkemizi denetlemeye gelirlerdi. Bu siyasiler ikide bir mektup yazarlardı. Türkiye sanki bir sömürge ülkesiymiş gibi hareket ederlerdi.
Oysa bu dönem değişti. Başta Cumhurbaşkanımız Erdoğan’ın olmak üzere hükümet üyeleri de dik duruşa sahipler. Bu bağlamda Alman bir bakanın ülkemize yazdığı küstah bir mektuba, bakın Bekir Bozdağ bey nasıl cevap vermiş. Millet olarak bu dik duruşa minnettarız. Osmanlı Bakiyesi bir ülkenin artık mandayla yönetilemeyeceğini gösteren bir mektup olmuş. Bakın mektupta Bekir Bozdağ ne diyor: