Sayın Erdoğan, cumhurbaşkanı adayı olunca kamuoyuna yönelik olarak ben koşan, terleyen bir cumhurbaşkanı olacağım demişti. Nihayetinde halk tarafından seçilen bir cumhurbaşkanının koşması da gerekir. Cumhurbaşkanı bir sonraki seçimlerde çıkıp halka hesap verecek. Ben külliyede oturdum. Gelen evrakları imzaladım. Etliye sütlüye karışmadım. Bana tekrar oy verin diyebilir mi? Elbette diyemez. Çünkü artık halk tarafından seçiliyor. Milletimize birtakım vaatler verdi. Bu vaatleri tutması gerekir. O nedenle terleyen cumhurbaşkanı ifadesi tam olarak yerini bulmuştur.
2019 yılında başkanlık sisteminin ya da cumhurbaşkanlığı sisteminin ilk seçimi yapılacak. Bu seçimlerde yüzde 50 artı 1 oyu olan cumhurbaşkanı olacak. O nedenle çıta çok yükseldi. Nitekim Erdoğan da tüm konuşmalarında bu çıtaya vurgu yapıyor.
Ak Parti 2002 seçimlerinde yüzde 34 oyla tek başına iktidar olmuştu. Şimdi ise yüzde 49 oy alsa tek başına iktidar olamaz. O nedenle bu seçimlerde işler daha da zorlaştı. Bu sefer sadece terlemek yetmez. Terleme ötesi bir kavram bulunmalı. Bakın bu gerçeği Erdoğan nasıl ifade ediyor:
Biliyorsunuz siyasette ciddi bir rakibimiz olmadığı için hizmetler konusunda, projeler konusunda bir anlamda kendimizle yarışıyoruz. Sadece bununla kalmıyor, başarı çıtasını sürekli daha yukarıya taşıyoruz, taşımak mecburiyetindeyiz. Artık devran değişti. 2002 yılında yüzde 34 oyla Meclis’te neredeyse üçte ikisini oluşturuyorduk. Buna karşılık 7 Haziran 2015’te yüzde 41’le iktidar çoğunluğunu yakalayamadık.
Burada bir şeyi ifade etmek istiyorum; 16 Nisan’da kabul edilen Anayasa değişikliğiyle artık başarı çıtası nereye çıktı? Yüzde 50+1, buraya yükseldi. Bir başka ifadeyle 2011’de ve 1 Kasım’da aldığımız tarihimizin en yüksek oy oranları dahi artık yeterli değil. Her ne kadar cumhurbaşkanlığı ile milletvekilliği sandıkları ayrı kurulacak olsa da, her ikisinde de yüzde 50’nin üzerine çıkmadan milletimize arzu ettiğimiz gibi hizmet veremeyiz. Öyleyse bugüne kadar yaptıklarımızdan çok daha fazlasını yapmak, çok daha çalışmak mecburiyetindeyiz.
Bu seçimleri kazanmak için halkın gönlüne girmek gerekir. Halkın gönlüne girmenin en iyi yolu ise çalışmaktır. Halkımızın sorunlarını çözmektir. Halka dokunmaktır. O nedenle Sayın Erdoğan bakanlardan yol haritası istemiştir. 180 günlük bir yol haritasını getirmelerini bakanlardan istemiştir. Bu yol haritası halkın sorunlarını çözen yol haritası olmalıdır notunu da düşmüştür.
Bakın Erdoğan geçen haftaki grup konuşmasında ne söylemiş:
15 Temmuz’la birlikte artık can borcumuzun da olduğu milletimize olan şükranımızı ancak kendisine daha iyi hizmet sunarak ifade edebileceğimize inanıyorum. Bunun için önümüzdeki süreyi çok iyi değerlendirmeliyiz. İlk etapta tüm bakanlarımızdan 180 günlük kısa vadeli bir eylem programı istedim. Tıpkı hükümette ilk geldiğimiz dönemdeki 100 günlük acil eylem planı gibi bu program da vatandaşlarımızın birikmiş sıkıntılarına hızlı çözümler üretmeye yönelik olacaktır ve 2019 seçimlerine kadar da bu çalışmaları yürütecek bir eylem planı.
Bu konuşmadan da anlaşılacağı üzere artık hizmet zamanı. Halkın sorunlarını çözme zamanıdır. Fetret devri bitmiştir. Erdoğan’la birlikte Ak Parti yeni atılım dönemine girecektir. Bu dönemde bakanlarda aranan en önemli özellik şantiyeci olmalarıdır. Önümüzde kritik bir seçim vardır. Bu seçimleri kazanmak için çok çalışmak gerekir. Bakanlar da tıpkı Erdoğan gibi koşacak ve terleyecektir. Aksi takdirde seçimler kaybedilebilir. O nedenle çalışmak çalışmak çalışmak…