Bugünlerde medya tekelleşme konusu tartışılıyor. Doğan Grubunun Demirören Ailesine satılmasıyla birlikte bu tartışmalar arttı. Doğan Grubunun el değiştirmesi medya tarihi açısından bir kırılma noktasıdır. Bu grubun günah defteri elbette kabarık. Ancak medyada farklı bir ses olma adına işlev gördüğü zamanlar da oldu. Burada en çok sorulan soru şu. Doğan Grubunun el değiştirmesi siyasetin şekillenmesi, seçimlerin kazanılması için olmazsa olmaz bir unsur mudur? Elbette medya kamuoyu oluşturma da önemli bir güçtür. Ancak tek başına yeterli değildir. Şimdilerde muhalefet partileri kendi yetersizliklerini örtmek için medya bize yer vermiyor. Doğan Grubu satıldı artık bizim sesimizi kimse duymaz. Biz seçim kazanamayız diyorlar. Ben bu görüşe katılmıyorum.
Şöyle 1994 yılına bir uzanalım. 27 Mart 1994 yılında mahalli idareler seçimi yapıldı. Bu seçimlerde üç güçlü aday vardı. Bunlardan birisi Anavatan Partisi’nin adayı İlhan Kesiciydi. Bir diğer aday ise SHP’nin adayı Zülfü Livaneli’ydi. Tabii ki üçüncü güçlü aday Refah Partisi’nin adayı Recep Tayyip Erdoğan’dı. Merkez medya akşam sabah Erdoğan aleyhine yayın yapıyordu. Cumhurbaşkanımız Erdoğan Üsküdar’da kaçak bir apartmanda oturduğunu yazıyorlardı. Anket şirketleri sürekli İlhan Kesici’nin ya da Zülfü Livaneli’nin kazanacağını iddia ediyorlardı.
Sayın Erdoğan’ın ismi ne medyada ne de anketlerde çıkmıyordu. Elbette anketlerde çıkıyordu ancak medya ve anket şirketleri gerçekleri örtüyorlardı. Kamuoyu yapıcılar Cumhurbaşkanımızı yok sayıyorlardı. Ancak yanıldılar. İnançlı bir kadro. İmanlı bir kadro gece gündüz demeden çalışarak bir devrim gerçekleştirdi. Önce sağlam bir davanız sonra da sağlam bir kadronuz olacak. Davanız hak olmazsa, dava arkadaşlarınız samimi olmazsa hiçbir başarıya imza atamazsınız.
Yine 2001 yılına dönelim. Ak Parti kurulduktan bir yıl sonra 2002 3 Kasım’da iktidar oldu. Merkez medyadaki hiçbir gazete Ak Parti’ye destek olmadı. O dönemin güçlü gazeteleri Sabah, Hürriyet, Milliyet, Star gazetesi Sayın Erdoğan’a yer vermediler. Ak Parti’yi görmezden geldiler. Peki sonuç ne oldu. Sonuç Ak Parti’nin iktidarı oldu. Demem o ki medya ile seçim kazanılmaz. Bütün gazeteler bütün televizyonlar sizin olsa ne yazar. Önemli olan davanızın sağlam kadrolarınızın inançlı olmasıdır.
Sayın Cumhurbaşkanımız milli üretim diyor. Milli sanayi diyor. Dünya beşten büyük diyor. İsrail zulmüne one minute diyor. Adil bölüşüm diyor. Ümmet diyor. Millet diyor. İnandığı çizgide dümdüz yürüyor. Erdoğan’ı güçlü kılan haklı bir davaya sahip olmasıdır. Bu davaya samimi olarak inanmasıdır. Amasız, lakinsiz millet diyor ülke diyor.