Milliyetçi Hareket Partisi’nin beklentilerin üstünde oy alması başta gazeteciler olmak üzere siyasi çevreleri şaşırttı. Bu sonuçlar benim için sürpriz olmadı. Seçim öncesi masa başında oturmadık. Yerel Medya Soruyor programları çerçevesinde illeri dolaştık. Bu seyahatler esnasında şu iki tespitimiz oldu. AK Parti ve Erdoğan muhalifleri HDP’ye yönelik her evden bir oy kampanyası başlatmışlardı. Eğer HDP barajı geçerse Ak Parti meclis çoğunluğunu kaybeder diyorlardı. Nitekim haklı da çıktılar. HDP’nin barajı aşması, AK Parti’nin tek başına meclis çoğunluğunu kaybetmesine yol açtı.
Öte yandan bir başka kampanya daha başlamıştı. “Madem ‘HDP barajı aşsın’ diye çabalıyorlar. Biz de MHP’nin barajı aşması için oy verelim” diyenler oldu. Gerçekten şöyle bir düşünün; vatanı bölmek isteyen PKK terör örgütünün arka bahçesi olan HDP barajı aşsın diye kampanya yapacaksınız, ama MHP barajın altında kalacak; bu adalet mi?
40 yıldır Mehmetçiğin kanını döken, onları şehit eden terör uzantılarına sahip çıkacaksınız, ezan diyen, bayrak diyen, vatan diyen MHP’yi baraj altında bırakacaksınız. Bu çarpık durum kamu vicdanını yaraladı. Bu proje milletin maşeri vicdanında kabul görmedi. O nedenle MHP büyük bir oy oranı yakaladı. “Barajı aşamaz” denilen, “yüzde dört oy alamaz” denilen MHP barajı aştı. Seçim sonrası bazı gazeteciler, anketçiler ve siyasetçiler, “MHP dip dalgası yakaladı. Biz çok şaşırdık dediler.
Milliyetçi Hareket Partisi ülkemiz her dara düştüğünde imdada yetişen bir parti olmuştur. MHP Genel Başkanı Sayın Devlet Bahçeli “önce ülkem sonra partim” diyen bir lider. Geçmişte zor zamanlarda Sayın Bahçeli memleketin önünü açmıştır. Geçmişte Sayın Abdullah Gül’ün Cumhurbaşkanı olmasına karşı çıkanlar 367 garabetini ortaya atmışlardı. Mecliste 367 kişi bulunmazsa cumhurbaşkanı seçilemez demişlerdi. Sayın Bahçeli meclise girdi ve bu rakamın yakalanmasına katkı verdi.
Başörtüsü konusunun çözülmesine ilişkin mecliste yapılan kanun değişikliğine destek verdi. Dönemin amiral gemisi bir gazete “411 el kaosa kalktı” diye manşet attı.