Bu hafta peş peşe tarımla ilgili yazılar yazacağım. Bu konu çok önemli. Tarım stratejik bir sektör. Tarımdaki gelişmeleri milli güvenlik sorunu olarak ele almak durumundayız. Son günlerde tarımla ilgili epey araştırma yaptım. Hem Türkiye hem de dünya nüfusu artıyor. Buna mukabil coğrafya büyümüyor. Toprakla genişlemiyor. Eldeki arazilerle artan nüfusa çözüm bulmak zorundasınız.
Demem o ki toprak altından kıymetli hale geliyor. Nitekim bu gerçeği gören eski bakan Faruk Çelik döneminde devrim niteliğinde bir karar alınmıştı. Tarımsal SİT alanları ilan edilmişti. Buralara bir çivi bile çakılamaz artık. 192 olarak açıklanan tarımsal SİT alanı daha da artırılmalıdır. Bir kere bu rakam en az 500 olmalıdır. Çelik döneminde başlatılan bu proje yarınlarımız için çok önemlidir. Bütün hükumetler döneminde tarım arazileri adeta yağmalanmıştır. İmara açılmış, fabrika yapılmış, yol yapılmış. Tarımsal SİT alanı projesi bu bağlamda can simidi olmuştur.
Dünyada 800 milyon kişi açlık sınırında yaşıyor. 1 milyar 200 milyon kişide yoksulluk sınırında yaşıyor. Gıdaya erişimde sorun var. Nüfus hızla artıyor. Dünyanın nüfusu 2050 yılında yaklaşık 10 milyar olacak. Topraklar daha kıymetli hale gelecek. O nedenle biz de ülke olarak toprağımıza kıymet vermeliyiz. Sadece toprağa kıymet vermek yetmez. Aynı zamanda nitelikli ve rasyonel bir üretim modeline geçmeliyiz.
Anam babam usulü tarımdan vazgeçilmelidir. Bir kere havza bazlı üretime geçilmelidir. Bakın İzmir Tire’de buğday ekiliyor. Hâlbuki burada çok güzel pamuk yetişir. Buğday, arpa gibi ürünlerde ülkemizin ihtiyacı yok. Ancak bizler pamuk ve soya konusunda bağımlıyız. Pamukta yüzde elli oranında ithalat yapıyoruz. Soyada ise yüzde 90 oranında ithalat yapıyoruz. Oysa havza bazlı bir üretim modeline geçilirse ve destekler ona göre verilirse ülkemiz ithalattan kurtulabilir. Önceki tarım bakanımız döneminde 941 havza oluşturuldu.
Toprakların değerli olduğunu söyledik. Korunmasının stratejik öneme haiz olduğunu belirttik. Son yıllarda topraklarımızda kimyasal gübre kullanımı arttı. Yıllık beş buçuk milyon ton kimyasal gübre kullanıyoruz. Bu gübreler toprağa kanserojen özellikler katıyor. Kimyasal gübre kullanmakta mahsur yok ancak ölçüsüz kullanımız doğayı, insan sağlığını tehdit ediyor. Normalde gübre kullanımının üç buçuk milyon ton olması gerekir. Geri kalan kısmının da organik gübreye dönüşmesi lazım. Topraklardaki verimi artırmak ve sağlıklı üretim yapmak için organik gübreye dönülmelidir.
Bir başka sıkıntı ise üretim yapan çiftçinin malının para etmemesidir. Lisanslı depolama sistemi olmadığı için çiftçi malını çıkar çıkmaz satıyor. Para etse de satıyor etmese de. Başka şansı yok evde saklayacak deposu yok ya da çürüyor elinde kalıyor. O nedenle hemen ürünü elden çıkarmak istiyor. Oysa lisanslı depolama olsa çiftçi malını istediği zaman satabilir. Bu konuda da Faruk Bey zamanında bir çalışma başlatıldı bu konunun yarım kalmaması gerekir.