Yarın 23 Nisan, Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı; Ankara’da TBMM’nin açılışının, başka bir ifadeyle “egemenliğin” saraydan/sultan alınıp millete verilişinin 99. yıl dönümü…
Peki, ama Atatürk, üstelik bir ölüm kalım savaşında, Anadolu’nun orta yerinde TBMM’yi neden ve nasıl açtı? TBMM sıradan bir meclis miydi, yoksa çok daha başka anlamları mı vardı?
YENİ MECLİS HAZIRLIĞI
16 Mart 1920’de İngilizler, İstanbul’u işgal ettiler. Atatürk, aynı gün bir bildiri yayımladı: Bu işgalle “Osmanlı Devleti’nin yedi yüz yıllık hayatına ve egemenliğine son verildiğini” belirtip “milli bir savaş dönemine girildiğini” söyledi. Türk Milleti’ni, “uygarlık yeteneğini, yaşama ve bağımsızlık hakkını ve bütün geleceğini savunmaya” çağırdı.
Atatürk, 17 Mart 1920’de, Ankara’da bir “Kurucu Meclis” açma düşüncesini kolordu komutanlarıyla paylaşıp onların görüşlerini aldı. Henüz daha İstanbul’daki Mebusan Meclisi kapatılmamışken böyle bir girişimde bulunmuştu. Çünkü İstanbul’daki meclisin kapatılacağını öngörüyordu. Komutanlar, “Kurucu Meclis” yerine “Milli Şura”, “Milli Meclis” adını önerdiler. Sonunda “Olağanüstü Yetkiler Taşıyan Meclis” adında karar kılındı.
16 Mart 1920’de İngilizler, İstanbul’da Mebusan Meclisi’ni basıp bazı milletvekillerini tutuklayıp Malta’ya götürdüler. Bu tutuklamaları protesto eden Mebusan Meclisi, 18 Mart 1920’de çalışmalarına ara verdi. “Bir millet var koyun sürüsü, ona bir çoban lazım, o da benim” diyen Padişah Vahdettin de 10 Nisan 1920’de Mebusan Meclisi’ni tamamen kapattı.