12 Eylül 1980 öncesinde Türkiye, Amerikan tehdit ve ambargolarına karşı az çok direnmeye başlamıştı. Türkiye’yi yönetenler, Amerika’nın haşhaş yasağına karşı çıktılar. Amerika’ya rağmen Kıbrıs Barış Harekâtı’nı yaptılar. Türkiye’deki Amerikan üslerine el koydular.
Geçtiğimiz hafta, TSK’nın Fırat’ın doğusuna gireceği açıklanır açıklanmaz ABD Başkanı D. Trump, attığı tweetlerle Türkiye’yi tehdit etmeye başladı. Ancak -nedendir bilinmez- Trump’ın Türkiye’ye yönelik açık tehditlerine karşı Türkiye’yi yönetenler sessiz kalmayı tercih ettiler. ABD Başkanı D. Trump’ın Türkiye’ye yönelik tehditleri, ister istemez Türk-Amerikan ilişkileri tarihini akla getirdi.
1830-OSMANLI-ABD TİCARET ANLAŞMASI
7 Mayıs 1830’da Osmanlı ile ABD arasında “Osmanlı-Amerikan Seyr-ü Sefain Ticaret Antlaşması” yapıldı. Anlaşmanın 4. maddesine göre “Eğer Osmanlı vatandaşları ile ABD vatandaşları arasında bir dava olursa hiçbir şekilde bir ABD elçisi bulunmadan yargılanma yapılmayacaktı.” ABD, Osmanlı’da suça karışan vatandaşlarını bu madde ile korumak istedi. Örneğin, Suriye’de bir Osmanlı paşasını isyana teşvik eden iki Amerikalı yakalanıp idamla yargılanmak için İstanbul’a getirilmiş, ancak ABD elçisi devreye girerek iki Amerikalıyı kurtarmıştı.
Osmanlı donanması 1827’de Navarin’de yakılmıştı. Acil donanmaya ihtiyaç vardı. Osmanlı, o günlerde ABD’den gelen gemi mühendislerinin desteği ile 12-13 tane savaş gemisi üretti. Ayrıca Amerikalı bazı subaylar Osmanlı donanmasında görev aldı. 1860’larda karşılıklı elçilikler açıldı. Bu sırada Amerikalı misyonerler Osmanlı topraklarında misyoner okulları açtılar. 19. yüzyılda, Amerikan misyonerleri, Osmanlı’da Ermeni isyanları başta olmak üzere birçok azınlık isyanını desteklediler.
Milliyet 27 Temmuz 1975