Kesmeyeceği belli ama durumu değiştirmek de bizim elimizde! Uzmanlara sorarsak, rakamlar her gün yükseliyor, sosyalleşmek için erken. Bu, işin sağlık boyutu. Esnafa sorarsak, artık dayanacak durumda değiller, bıçak kemiğe dayandı. Bu, işin ekonomik boyutu. Vatandaşa sorarsak, biraz daha sosyalleşmezse kafayı yiyecek! Bu öyle keyif meselesi de değil üstelik, ruhsal ihtiyaç. Bu da işin psikolojik boyutu. Sonuçta, işin bütün boyutları düşünüldü ve 07.00-19.00 saatleri arasında restoran ve kafelerin açılmasına izin verildi. Kimse memnun olmasa da yapacak bir şey yok, durum ortada, buna uyulacak.
Bu arada da herkesin şapkasını önüne koyup karar vermesi gerekecek: Tekrar kapanmak mı, kurallara uyup saatleri uzatmak mı? İşte bütün mesele bu ve bu da müşterinin yani bizim elimizde. İşletmeler tekrar kapanmamak için mümkün olduğunca kurallara riayet edecektir, tekrar risk almaları mümkün değil çünkü. Ama müşteri ne kadar duyarlı davranacak? Gidilen mekanlarda şımarıklık yapılmazsa, kurallar delinmezse, mekanlar zor durumda bırakılmazsa rahatlarız.
Bunun farkında olmak lazım. Durum böyleyken, gelin herkesin dilindeki sorulara bakalım... “İşten çıkıp bir yemek keyfi yapamayacak mıyız? Akşam yedide kapanacak mekana işten çıkıp nasıl yetişeceğiz?” Restorancıların derdi ayrı: “Para kazandığımız zaman dilimi akşam 19.00 sonrası zaten. Biz nasıl para kazanacağız?” Herkes haklı ama bu kararlardan memnun değilsek, elbirliğiyle değiştireceğiz. Dikkat ederek, özen göstererek, yasakları delmeyerek, önce sağlığımızı düşünerek. Yani iş bizde. Anlaştık mı?
Fazıl Say’a çok şaşırmış herkes... Sahnede huşu içinde piyanosunu çalan dünyaca ünlü bir müzisyenin maç yüzünden kendinden geçmesine takılmışlar. Trabzonspor- Fenerbahçe maçı sırasında, kaçırılan gole sinirlenen, yastıkları fırlatan ve deliren görüntülerini görmüşsünüzdür. Eşi Ece Dağıstan çekip sosyal medyaya koyunca, herkese dert oldu o haller.
Şaşıranlara sormak isterim: Erkeklerin maç izlerken kendinden geçtiğini ilk kez mi gördünüz? Çok ünlü bir piyanist olunca, büyük tepkiler verilemiyor mu? Böylelerinin sinirlenme, coşma çipleri çıkarılıyor mu? Kimseyi rahatsız etmedikten sonra, eşi de bu halleriyle eğlendikten sonra neyi uygun bulmadınız acaba? Ben çok tatlı buldum, ‘ne güzel coşmuş’ dedim güldüm. Sizin şaşıracak başka şeyiniz yok mu gerçekten?
Mesela şaşıracaksanız, siyasetçiyim diye geçinen bir adamın, bir kadına herkesin önünde terbiyesiz ötesi laflar etmesine şaşırın! Partisi, görüşü, siyaseten durduğu yer ne olursa olsun; bir kadına, sosyal medyadan, yani apaçık, herkesin göreceği şekilde belaltı vurabilen birinin bu cesareti nereden aldığına şaşırın mesela! Bu adamın karısı, kızı, kız kardeşi falan yok mu? Onlardan hiç utanmadan o lafı nasıl ettiğine şaşırın!