Havalimanları, AVM’ler, restoranlar, plajlar, yollar açıldı derken artık sıra sinema salonlarında... Ben de altı ayın sonunda ilk kez bir sinema salonuna adım atmış oldum. Hem filmi sinemada izlemeyi sevdiğim için, hem son durumları görmek için. En baştan söylemeliyim; sinema salonları için durum çok zor çünkü bomboşlar. Yılın beklenen filmi Christopher Nolan imzalı ‘Tenet’in hatırına, Kanyon Cinemaximum’un yolunu tuttum... Arkadaşlarım ‘Delirdin mi, sinemaya gidilir mi?’ deyip durdu, ben de onlara şaşkınlıkla baktım açıkçası... Yani işimiz düşünce AVM’ye giriyoruz, çoğumuz metro ve toplu taşıma kullanıyoruz, restoranlara gidip sosyalleşiyoruz...
Her yer sinema salonuyla aynı tehlikeye sahip değil mi? Önlemini aldıktan sonra, neden olmasın?! Kaldı ki satıştaki ekranlarda, iki koltuk boş bırakılıp bilet satıldığını net şekilde görüyorsun. Salonlara maskesiz girmek yasak, her yerde el dezenfektanları mavcut. Girdim içeri ve saat 17.00 seansına biletimi aldım.
Elbette saatten de kaynaklı bir durum ama koca sinema kompleksi bomboştu. Koca salonda da beş kişi film izledik. Başlangıçta 10 dakika, arada 10 dakika reklam var. Uzatmıyorlar artık, zira çok izleyici olmadığı için reklam da bu kadar. En iyi tarafı bu galiba. Tam 17.10’da film başlamıştı.
Büfeler çalışıyor; frigo, mısır, içecekler satışta ama işte kimse yok! Bu arada her yerde uyarılar var; “Fuayeyi, büfeyi, salonları, sık aralıklarla dezenfekte ediyoruz..” Bir de ricaları var: “Dezenfektanları sık kullanmaya özen gösterelim” diye.
Kendi adıma bir AVM’den, toplu taşımadan, uçaktan daha tehlikeli bulmadığım için maskemi taktım, el dezenfektanımı yanıma aldım, elime bol bol dökerek filmimi izledim. Tek zorluğu maskeyle iki saat film izlemek! İşte o biraz boğucu. Onun için diyorum ya, gündüz seanslarını tercih edin. Salon kapatmış gibi oluyorsunuz, geniş geniş yayılın.
VİZYONDA NE VAR?