Geçtiğimiz hafta İTÜ’de arıların vızır vızır bal yaptığı kovanların arasındaydım... Arıcıların giydiği koruyucu kostümleri giydim, kovanların kapağını açtım ve yüzlerce arıyla yüz yüze geldim. Derdin neydi derseniz… Şu her derde deva denilen propolis nasıl bir şeydir, detaylı öğrenmek istedim. Pandemi döneminde bağışıklığı artırdığı için özellikle önerilen bilimsel makaleler yayınlanıyor malum. Ben de, bu işin Türkiye’deki mimarı Aslı Elif Tanuğur’dan dinledim her şeyi. Başarılı, ödüllü bir kadın girişimci kendisi. Hikayesi de olağanüstü, tam pazarlık!
★ ★ ★
Aslı Elif Tanuğur, İTÜ mezunu bir gıda mühendisi. Bir bal firmasında Ar-Ge direktörü olarak çalışıyor. Oğlu 11 aylıkken hastalanıyor. Sürekli ateşleniyor, doktorlar ha babam antibiyotik veriyor ama bir türlü teşhis koyamıyor. En son gittikleri doktor, “Arı sütü kullansanıza” diyor. Araştırmaya başlıyor hemen. Soruyor ama üreten kimse yok. Raflarda satılan ürünler ise ithal olduğu için güvenemiyor.
Birkaç arıcıdan rica ediyor, onlar için üretiyorlar. 6 ay sonra mucize oluyor, oğlu düzeliyor. Sonra ‘neden bunu biz üretmiyoruz’ diyor. Çalıştığı şirketi ikna edemiyor ve istifa ediyor. Eşiyle birlikte bu işe giriyorlar. Eşi Taylan Bey ziraat yüksek mühendisi; uzmanlık alanı da arıcılık. Böylece kendileri propolis özütü üretmeye başlıyorlar. Normalde, arıcılar kovanın içindeki propolisleri atıyor.
“Üretin, biz alalım” diyorlar. 10 arıcıyı zar zor ikna ediyorlar. Şu anda ise 4 bin arıcıyla çalışıyor, 450 bin arı kovanından propolis üretiyorlar. Propolisi üretmek de yeterli değil çünkü bu ürün hammadde olarak tüketilemiyor. Laboratuvar kurup propolisi vücudumuzun yararlanacağı hale getiriyorlar.