Geçen gün Malatya’daydım... Malatya Büyükşehir Belediye Başkanı Selahattin Gürkan’ın daveti üzerine, bir günlüğüne gidip döndüm. UNESCO Dünya Kültür Mirası listesine Türkiye’den giren 19’uncu eser olan Arslantepe höyüğünü görmek ve dinlemek içindi bu davet. Hiç üşenmedim o yüzden; koşarak gittim resmen. Arslantepe; Malatya’nın 7 km. dışında yer alan, önemli bir arkeolojik yerleşim yeri.
M.Ö. 6 bin yılından Bizans dönemine kadar uzanan bir hikayesi var. Her şey, 1930’lu yıllarda bir Fransız arkeolog grubunun, buradaki bir aslan heykelini görmek için bölgeye gelmesi ile başlamış. Heykel, o ıssız tepenin üzerinde öylece duruyormuş. 1960’lı yıllarda, bu kez İtalyan arkeologlar o heykeli görmek için gelmiş ve o dağ biraz kazılmaya başlayınca, olanlar olmuş.
O heykel ve sonrasında toprak altından çıkan her şey şimdi Ankara’da bir müzede ama asıl hikaye bu topraklarda. Hikayeyi bize kazı başkanı Doç. Dr. Francesca Balossi Restelli detaylarıyla anlattı. İtalya Roma La Sapienza Üniversitesi, 1961’den bu yana kazı çalışmaları yapıyor. Ve burada bulunan kerpiç saray kompleksi, eski kılıçlar, mühürler, duvar resimleri, en eski devlet sisteminin burada ortaya çıktığını gösteriyor.
Doç. Dr. Francesca Balossi Restelli’den, Göbeklitepe ile burayı karşılaştırmasını istediğimde şöyle cavap veriyor: “Göbeklitepe daha eski bir yerleşim birimi. İnsanlık tarihinin başladığı yer. Burası ise ilk devletin kurulduğu yer. Göbeklitepe’den sonraki en büyük keşiflerden biri…” “Peki burada bulduğunuz yerleşim yerinin bir saray olduğunu nasıl anlıyorsunuz?” diyorum, bulgulardan bahsetmesini isteyerek...
“Çizimlerden ve mühürlerden” diyerek, ekliyor: “Devlet demek kral demek. Kralın sarayda oturması demek. Bir tapınak olması demek. Bir ordu ve silahlar demek. Arslantepe’de bütün bunları bulduk. Bizi en çok şaşırtan ise depolar ve mühürler oldu.” Arslantepe’nin bu bulgular sayesinde ilk laik devlet olarak tanımlandığını da ekliyor.