Türk toplumu sevincini de, hüznünü de birlikte yaşıyor… Kimi zaman Milli Takım’ın başarısında, kimi zaman bir afette ‘ayrıştırıcı unsur’lara aldırmadan birlikte ağlıyoruz. Çünkü biz Avrupalılar’dan ve Amerikalılar’dan farklıyız; bizi duygu ve hislerimiz yönlendiriyor...
Bunu diyen CharacterIX Eğitim Hizmetleri firması. Türk toplumunun kişilik yapısını belirleyen özel bir araştırma yapmışlar ve bunun için 128 bin Türk insanını analiz etmişler. Testlere katılanların yüzde 45.7’si; yani 43 bin 284’ü his ve duygularıyla hareket ediyor; duygusal kararlar alıyor. Bu da demek oluyor ki, her iki Türk insanından birini duyguları yönlendiriyor.
Bu çalışma; iş, eğitim ve siyaset dünyasında kullanılan yabancı menşeli kişilik envanteri çalışmalarının Türk toplumuna uymadığını; çok farklı politikalar üretilmesi gerektiğini ortaya koymak için yapılmış ama ben meseleye başka yerden bakacağım izninizle… Madem biz duygularıyla yaşayan bir toplumuz; sormanın tam zamanı: Duygularımıza ne oldu? Pardon şöyle sormalıyım: ‘İyi’ duygularımıza ne oldu?
Biz nasıl bu kadar ötekileştirici, bu kadar öfkeli, bu kadar linç etmeye meraklı bir toplum olduk? Ortak duygularımızı ne oldu da kaybettik? Ne birlikte gülebiliyoruz, ne ağlayabiliyoruz… Halimiz korkunç... Birinin ağladığına ‘sen buna nasıl ağlarsın’ diye girişiyoruz, birinin güldüğüne ‘sen buna nasıl gülersin’ diye posta koyuyoruz.
Mesela biz eskiden dil, din, ırk, inanç farketmeksizin toplu halde Cem Yılmaz’a gülerdik... Şahan Gökbakar filmlerine rekor kırdırmış milletiz. Ne oldu da onları boykot etmekle, onları alaşağı etmekle meşgulüz. Ya da milli marşımıza saygı bekleyenler; niye İzlanda maçında onların milli marşını ıslıklıyor!
Duygularımızın içine hoşgörü, anlayış gibi şeyleri katmayı nasıl başaracağız, bu konuda da araştırma yapılabilir mi mesela? Zira duygularımızla hareket ediyoruz da, o duyguların bize faydası var mı, bize iyi geliyor mu oralara da bakmak lazım sanki.