4 aylık çalışmanın ve müthiş reklamların sonunda ‘Alice’ müzikalini nihayet seyredebildik. Açıkçası bol yıldızlı kadrosu, usta isimlerin işin başında oluşu, bolca verilen coşku sayesinde prömiyere koşarak gittim...
Zira Türkiye’de müzikal işleri hep hayal kırıklığı yaşattığı için, “Alice, makus talihimizi değiştirir mi?” merakım tavan yapmıştı. Peki müzikalden hangi duyguyla çıktım? Anlatayım...
■ Sahneye uçarak giren, ‘telefonları kapatın, anne sen de kapat rezil etme beni’ diyerek ayar çeken Enis Arıkan, sahnenin starıydı. Beyaz kürkü, tavşan kulaklı şapkası, kolyeleri gözlükleriyle havalı bir tavşandı. O sahneye her çıktığında enerji de yükseldi, samimi halleriyle eğlendirdi, çok sevildi.
■ Ardından teknolojinin tüm nimetlerinden yararlanan oyun başladı. Videolar, multimedya perdeler derken sahneler, dekorlar çok etkileyici, çok iyiydi. Serenay Sarıkaya’nın havada süzülerek, uçarak şarkı söylediği anlar iyiydi.
■ Şahane dekorlar sayesinde kendimi büyüleyici bir ormanın içinde hissettim, o kadar başarılıydı. Kostümler de çok iyiydi, ‘Cirque du Soleil’ kadar renkli bir dünya vardı.