Türkiye’nin en usta oyuncularından Metin Akpınar için bir film çekildi biliyorsunuz; adı ‘İyi ki Yapmışım’... 39. İstanbul Film Festivali’nde ve sonrasında belgeselin bir iki gösterimi yapıldı ama kaçırdım; çok da üzüldüm. Nasıl izlerim diye peşine düşünce; yönetmen Selçuk Metin ve senaryoyu yazan Zeynep Miraç beni kırmayıp izlettirdiler, sağ olsunlar var olsunlar. Şöyle söyleyeyim; Metin Akpınar iyi ki yapmış onca şeyi, ben de iyi ki izlemişim.
Belgeselde konuşanları dinleyince, daha iyi anlıyorsunuz; bu kadar yetenekli, bu kadar algıları açık, bu kadar donanımlı sanatçı az bulunur. Onu anlatan rol arkadaşı Perran Kutman diyor ki; “Metin Akpınar benim için ikinci konservatuvar eğitimidir…” Demet Akbağ, “O bir orkestra şefi gibidir, seyirciyi de, ekibi de, herkesi aynı anda idare edebilir” Nisa Serezli, Cihat Tamer, Ferhan Şensoy onu anlattıkça anlatıyor.
Hiçbiri de abartmıyor, az bile söylüyorlar. Metin Akpınar da bir soru üzerine utangaç bir gülümsemeyle şöyle diyor: “Sanatçı doğulur aslına bakarsanız. Yani yukarıdan biraz takviye almak lazım...” Yukarıdan epeyce takviye almış Metin Akpınar’ı belgeselde izleyince; Zeki-Metin ikilisi olarak DNA’mıza nasıl işlediklerini bir kez daha anlıyorsunuz.
Önce Ulvi Uraz, ardından Haldun Taner’le çalışıyor Metin Akpınar. Taklit yeteneğiyle epey ün yapmış o dönem. Yollarının kesiştiği ve birlikte çalıştığı Zeki Alasya ile kabare yapmalarını istiyor Haldun Taner. Ama kabare, Türkiye için çok yeni bir tür. “Adını bilmiyoruz, nedir bilmiyoruz. İlk kez sizden duyuyoruz” diyorlar ama Haldun Taner çok kararlı.
Böylece başını kuma gömüp gerçeklerden kaçabileceğini sanan Devekuşu Kabare kuruluyor ve Türk tiyatrosunun efsaneleri arasına giriyor. ‘Vatankurtaran Şaban’ oyununu sahnelemeye karar veriyorlar. Fakat müktesabatta kabare diye bir şey olmadığı için, polis ‘Nesiniz siz?’ diye soruyor tabii. “Müzik var mı?” Var. “Dans var mı?” Var. “Kadın var mı?” Var. “E siz pavyonsunuz” diyorlar ve pavyon ruhsatı veriyorlar. Akpınar, “Bizim de haliyle konsomatris olarak tanımlanmamız gerekiyordu, parmak izi verip izinlerimizi aldık” diyor o günleri anlatırken.
Tabii pavyonda vergi ağır, tiyatrodakinin üç katı. Kabareyi tanıtma derneği kuruyorlar. Bilet niyetine derneğin üye fişlerini satıyorlar. 1 Ekim 1976 akşamı da Devekuşu Kabare ‘Vatankurtaran Şaban’ oyunuyla perdesini açıyor. O gece çok alkış alıyorlar, yıldızlaşıyorlar. Zeki Müren bile onların hayranı, en önden izlemeye gidiyor sık sık.