Pandemide en çok neyi özlediniz? Bir gazete haberinde okudum bu soruyu. Ünlülere sormuşlar ya da onların çeşitli zamanlarda yaptıkları açıklamalarını derlemişler, bilmiyorum. Kimi çalışmayı, kimi maskesiz nefes almayı özlediğini söylemiş. Ama hepsinin ortak özlediği şey net; sarılmak! Birinci pandemi dönemi bitti, arada es verdik, evimizden çıktık, tatillere gittik, normale dönermiş gibi yaptık ama bu sürede de çoğunlukla mesafeyi koruduk.
Mümkün olduğunca sarılmadık, öpüşmedik. Sevdiklerimizin yanaklarına, dudaklarına birer öpücük kondurmayı, kokularını içimize çekmeyi çok özledik, evet. Ve tam bunları ne çok özlediğimi düşünürken... Instagramdan takip ettiğim ve her paylaşımından çok şey öğrendiğim Psikolog Ziya Ünlütürk’ün sarılmayla ilgili bir paylaşımı çıktı karşıma... “Sarılmanın insan üzerindeki etkileri nelerdir?” başlıklı yazıda; madde madde sıralamıştı. 1. Vücudunuz oksitosin salgılar.
2. Derin ilişkiler kurmayı sağlar. 3. Acıyı azaltır. 4. Kan basıncını düzenler. 5. Stresi azaltır. 6. Kalp hastalıklarına yakalanma riskini düşürür. Yani sarılma deyip geçmeyin. Evlere kapanmanın dışında moralimizi bozan, bütün gardımızı düşüren, iyi hissetmemize engel olan yegane eksiklikten biri de sevdiklerimize sarılamamak! İşin kötüsü, bugünlerin bir an önce geçmesini dilemek dışında elden bir şey gelmiyor.
Psikolog Ziya Ünlütürk’ün altını çizdiği bir başka detay daha vardı aynı yazıda; yeri gelmişken onu da aktarayım. Diyor ki; “sarılmak bu kadar iyi geliyor madem; neden bazı insanlar bundan hoşlanmaz?” Benim hiç anlamadığım bu durumu çok güzel özetlemiş: “Sarılmaktan hoşlanmayan ve hatta korkan kişiler; derin ilişkiler kurmaktan da korkuyorlar. Oksitosin hormonu, bağlanmayı sağlayan bir hormondur ve bu kişiler bağlanmaktan da korkuyorlar.
Yakın olmak, derin ilişkiler kurmak ve bağlanmak; yakınlık kurduğunuz kişi tarafından zarar görmeye açık hale gelmek olarak algılanıyor. Bunun kökünde ise; en yakınlarınızın sizi incitmiş olması yatar. Özellikle de ANNENİN! Annesi tarafından incitilmiş, kırılmış, güveni sarsılmış, empatik bir yaklaşım ile yaklaşılmamış, kaygı korku ortamında büyütülmüş, yatıştırılmamış çocuklar bunu daha fazla yaşarlar.
En başta güvenmesi gereken ebeveyni tarafından güveni sarsılan çocuk; zarar görmesinin yakınlık kurma ihtiyacından kaynaklandığına inanıp, kendi güvenliğini sağlamak için yakın ilişkilerden kaçmaya başlar. Bazen, soğuk bir anne çocuğuna sarılmadığı için de böyle olabilir...