33 gencecik askerimiz hayatından oldu... Ateş en çok düştüğü yeri yaktı elbet ama herkes kahroldu. Yani içinde bir parça insanlık olan, vicdanı olan herkesi kastediyorum. O gençlerin fotoğraflarına bakıp da içi cız etmeyen kendine insan demesin zaten. Artık çoğumuz bir devlet kararı, bir ulusal yas beklemeden gerekeni yapıyoruz. Çünkü biliyoruz ki birileri yaşam, ölüm, yas, üzülme nedir bilmiyor. Ölenler sadece bir sayıdan ibaret onlar için. ‘Sıradaki gelsin’ diyorlar. O yüzden de… Soran, sorgulayan, düşünen, anlam veremeyen, canı acıyan, üzülen herkes kendi kendine yasını tutuyor, yavaşlıyor, duruyor.
Normal hayatına devam etse de en azından bunu göstermiyor, yayınlamıyor, ‘ayıp olacak’ şeylerden kaçınıyor. Çünkü 33 eve ateş düşse de, aslında tüm Türkiye’nin cenaze evi olduğunu biliyor. Eğlencesine, konserine, özel gecesine, ödül törenine ‘biraz beklesin’ diyebiliyor. Üzülmeyi, utanmayı bildiği için yapıyor bunu. O acıyı gerçekten yaşıyor, kahroluyor.
Öte yandan uzaylı kıvamında yaşayanlar var gerçekten… Çok acayipler ama çok! Bilmem kaç milyon takipçisi var diye saçma sapan paylaşımlarını sürdürenler, dünyadan haberi olmayanlar, sevgilisiyle aşkını gösterenler... Gerçi onlar da başka dünyanın insanları, kızmamak lazım belki, buralardan değiller belli ki. Tamam, kimse sosyal medya hesabına kuru kuru, suya sabuna dokunmayan başsağlığı mesajı yazmak zorunda değil.
Bunun kimseye de bir faydası yok zaten ama o kadar ölü varken, saygılı olmak zorunda! Öte yandan televizyonlara çıkıp şehitlik mertebesini övenler var ki, insan asıl onlar kaybolup gitsin bu dünyadan istiyor! Senin çocuğun ölseydi yine de övecek miydin be adam!
Yassah hemşerim!
Suriye’de 33 askerin şehit olduğu saldırı sonrası, bilgi kirliliği yaşanmasın diye sosyal medyada ‘yavaşlatma’ uygulandı. Acı haberin duyulduğu andan, ertesi gün öğle saatlerine kadar sosyal medyaya girilemedi. Bilgi Teknolojileri Kurumu bünyesinde faaliyet gösteren ‘Ulusal Siber Olaylara Müdahale Merkezi’nde ‘İdlib Masası’ kuruldu.