Donald Trump yüz gündür Amerikan Başkanı. Nereden bakarsanız bakın bu ilk yüz gün tam anlamıyla bir fiyaskolar resmi geçidiydi. Başkanın seçildiği makamın gerektirdiği sorumluluk duygusu, bilgi düzeyi, karakter özellikleri ve sinir yapısına sahip olmaması, olur olmaz attığı tweet’ler işin yalnızca bir tarafıydı. Trump, bir yönetici olarak da bu makamın sahibinin ihtiyaç duyduğu özelliklerle, tarzla uzaktan yakından alakası olmayan bir kişilikti.
Konular hakkında bilgisizliğinin yanı sıra başkalarından bu açığını kapatmak için bilgi alma, onlara danışma gereği de duymuyordu. İktidarı alır almaz yaptığı görev dağılımında milliyetçi, ırkçı danışmanlarını merkeze yerleştirmiş, zaten gerdiği ve kutuplaştırdığı toplumuna da bu tavrının süreceği mesajını vermişti. Ne var ki hazırlıksızlığı nedeniyle bu ideolojik tavrını da sürdüremedi. Beyaz Saray içindeki kavgalarda başta en güçlü görünen danışmanı Steve Bannon ciddi şekilde zemin kaybetti, hatta bizzat Trump tarafından hançerlendi.
Elbette Başkan’ın ilk yüz gününün analizi kendisinin karakter özelliklerine veya zaaflarına indirgenerek yapılamaz. Bu doğru olmakla birlikte Trump’ın yönetim tarzının kişisel tarihiyle, alışkanlıklarıyla, etik anlayışıyla çok yakın bir bağlantısı var. Böyle bakıldığında Başkanlık süresinin bundan sonrası, Amerikan demokrasisi ve dünya düzeni açısından olumsuz, yer yer de çok tehlikeli gelişmelere açık gözüküyor.
İç politikada yapılanlar ve yapılmayanlarla başlamak gerekirse tablo gerçekten en az iki düzeyde vahim. Birincisi, Trump yönetimi benzeri ancak Üçüncü Dünya diktatörlüklerinde görülecek bir nepotizmin (akraba kayırma) pençesinde. Kişisel maddi çıkarları kamu sorumluluğundan ayırma derdini de taşımıyor. Damadı, Beyaz Saray içindeki iktidar kavgalarının baş oyuncularından. Daha önceden istidadı olduğu bilinmeyen konularda kayınpederinin siyasi danışmanı olarak dış politikada sorumluluk taşıyor.
İkinci mesele ise Trump’ın üstlendiği görevi yerine getirmek için hazırlığının olmaması ve herhangi bir şekilde kendisini hazırlamak gereği de duymaması. Buna gerek düşüncesinde gerekse tepkilerinde sıklıkla