New Yorker Dergisi’nin editörü David Remnick, Başkan Donald Trump’ın ilk 100 gününü değerlendirdiği yazısında şu tespitte bulunuyordu: “Trump’ın palyaço görüntüsü ciddi bir tehlikenin üzerini örtüyor. Trump usulü yalancılık şaka değil; bu bir strateji, düşünme kapasitemizi akamete uğratma, gerçeklikten oluşan bir dünyada yaşamamızı zorlaştıran bir yöntem.”
Gene de görünen o ki, en azından kendisine oy veren kitle açısından ilk yüz günde yaşananlar rahatsız edici sayılmıyor. Halbuki Trump’ın izlediği politikalar Amerikan federal devletinin sosyal devlet uygulamalarına ayrılan, çevreyi kollayan, sanat ve edebiyata destek veren unsurlarını parasız bırakarak öldürmeye yönelik. Bu programın başarılı olması halinde ABD daha eşitsiz, daha korumasız, daha sert bir ülke haline de gelecektir.
Dış politikada yapılanların sonuçları bir başka öykü. Burada yapılacak hatalar, düşünmeden verilecek kararların dünya açısından etkileri kalıcı. Remnick’in “sesli düşünen, derinlemesine düşünme becerisi olmayan.. gayrı ciddi, odaklanamayan ve galiba dengesiz” diye tanımladığı Trump, ülkesinin ve dünyanın önündeki önemli stratejik konular hakkında dahi derin bir cehalet içinde göreve başlamıştı.
Görevi devralırken kendisine verilen raporları ve dosyaları okumadığı gibi, bilgilendirme amacıyla yapılan sunumları da pek dinlemediği anlaşılıyor. Obama görevi devrederken halefini en ciddi konularda bilgilendirmek ve meselelerin stratejik çerçevesini anlatmak istediğinde deveye hendek atlatma benzeri bir zorlukla karşılaşmıştı.
Trump’ın dünyası, tüm ülkelerin ABD’nin iyiliğinden ve saflığından yararlandığı, kendi ülkesinin ise bunun bedelini ödediği bir dünya. Bu durumda “Öncelik Amerika” sloganı bu durumun düzeltilmesini amaçlıyor. Ne var ki bu bakış ABD’nin de karşılıklı bağımlılığın esas olduğu bir dünyada yaşadığı, her istediğini hep istediği şekilde yapamayacağı gerçeğini göz ardı ediyor