Demokratik terbiye, usul ve adap bir anda içselleştirilebilecek şeyler değil. Çoğulcu, liberal değerlerin kurumsallaştığı demokrasilerde bile her vatandaş, her siyasetçi bir hoşgörü abidesi olmuyor. Aileden, geniş toplumdan tevarüs edilen önyargılar, takıntılar insanın ruhunu kemirebilir. Hınçla beslenmiş bir eziklik insanın içindeki intikamcılığı azdırabilir. Ya da düşmanlıklar yaratarak, hakaretle sindirmeye ve aşağılamaya çalışarak toplumun kaybedenleri olduğuna inananları kışkırtmak siyaseten yararlı bulunabilir.
En ileri demokrasilerde bile görülebilen bu zaafı kurumların düzgün çalışması dizginler. En başta da yargı ile birlikte vatandaşın canını, malını, haklarını korumakla yükümlü olan güvenlik güçleri bu işten sorumludur. Demokratik siyasetin ortak değerlerini yaşatmakla yükümlü olanlar da demagogların, nefret körükleyicilerin, şiddet ve şeamet tellallarının açtığı zehir kanallarını kapamaya çalışırlar.