Yıllar önceydi. Ortadoğu'nun bitmek tükenmek bilmeyen dertlerinden biriyle ilgili olarak bir şekilde telefon numarasına ulaştığım Fred Halliday'i aramıştım. Tanışmıyorduk. Kendisini bir kez yüksek lisansımı yaptığım okulda dinlemiştim. "Kriz hilali" diye nitelenen, Afganistan'dan Yemen'e kadar uzanan bölge hakkında yazdığı kitap üzerine konuşmuştu. Çok etkileyici ve çok aksi bulmuştum. Tanımadığı birisinden gelen telefona cevap vereceğini düşünmemiştim. Sonradan dost da olduğum Fred telefona çıktı. Kendisine sorduğum sorulara emsalsiz bir cömertlikle, hem bilgisini hem de hayli kıymetli olması gereken zamanını paylaşarak cevaplar verdi. Konuşmanın bir yerinde, daha sonra konumuza yakışan içki sofralarında nedenlerini bana daha etraflıca anlatacağı bir değerlendirme yaptı. "Yaşlandıkça, Atatürk'ün 20. yüzyılın en önemli liderlerinden birisi olduğunu düşünüyorum" dedi. Marksist'ti. Arapça, Farsça bilirdi, Türkçe anlardı. Türkçe'ye de çevrilen kitaplarının kalitesinden ve bilgeliğinden anlaşılacağı gibi (ki birisinin başlığı "İslam ve çatışma miti" idi) bölgeyi en iyi kavrayanlardandı. Sözünün anlamı bana göre hayli derindi.