Donald Trump’ın Birleşmiş Milletler (BM) Genel Kurulu’ndaki Kudüs hakkında oylamayı şahsileştirmesi, tehditler savurması, neredeyse tüm dünya devletlerini ABD’nin emir eri sayarcasına küstah beyanlarda bulunmasının cevabı verildi. ABD Başkanı’nın buradaki mesajdan hoşlanmadığını bilmek için kâhin olmaya gerek yok. Bu cevabın anlamını kavradığına inanmak için de bir sebep yok.
Amerikan hegemonyası Trump başkanlığında umulmadık bir hızla meşruiyetini yitirirken, müteahhit başkanın bu hegemonyayı askeri güce ve daha ilerisinde şiddete başvurarak korumak isteyeceğine dair korku da daha gerçekçi görünmeye başlıyor. Önümüzdeki dönemde pek çok devletin bir dengeleme politikası arayışı içinde bu gidişata karşı aralarında işbirliği yapmaya başlamaları, şaşırtıcı olmayacaktır.
Trump’ın zararı yalnızca uluslararası sistemde yarattığı belirsizlik, istikrarsızlık, normları çökertmeyle sınırlı değil. Dünyanın en eski demokrasisini büyük bir hızla haramiler yönetimine de çeviriyor. Bu dönüşümü gerçekleştirirken her şeyi kendi başına yapmıyor. 1970’lerin sonlarından itibaren giderek daha fazla zenginlerin, ırkçıların ve demokratik kuralları ihlal ederek yoksul ve beyaz olmayanların haklarını kısıtlamak isteyenlerin partisi olan Cumhuriyetçi Parti’nin desteğini de alıyor.
ORTA SINIFA CEZA
Geçen hafta kongre vergi yasasını geçirdi. Sadece zenginlere yarayacak, sağlık sigortasından yararlanan 13 milyon vatandaşın önümüzdeki 10 yıl içinde sigortalarını kaybetmelerine yol açacak, orta sınıfları orta vadede vuracak, finans sektöründekilere ve müteahhitlere (ve bu arada başkanın kendisine) yüksek vergi avantajları getirecek, ABD’nin en değerli doğal koruma alanlarını petrol üretimine açacak bir yasa bu. Trump’a ve genelde Cumhuriyetçilere oy vermeyen eyaletlerdeki orta sınıfları cezalandıran boyutları da var.