MISIR’ın darbeyle devrilen cumhurbaşkanı Muhammed Mursi’ye verilen idam cezasının bir yargı kepazeliği olduğuna şüphe yok. Güçlünün adaletinin hâkim olduğu tüm ülkelerdeki gibi yargı, kâh suç uydurarak, kâh kanunu verilmek istenen cezaya uydurarak sonuçta bir ceza belirliyor. Mursi örneğindeki gibi idam cezalarına zaten yargı kararı değil intikam kararları deniliyor.
Bunlardan yola çıkarak Sisi ve yönetimini kınamak doğrudur. Sisi, kısa sürede hapisten çıkmasını sağladığı Hüsnü Mübarek’inkinden daha katı, daha zalim bir rejim kurmayı becerdi. Körfez ülkelerinden aldığı koşulsuz destekle ülkesini dikensiz gül bahçesi haline getirecek adımları attı. Yemen’de ülkesinin çocuklarını, kendilerini aslında pek de ilgilendirmeyen bir savaşta ölmeye gönderebileceğini ilan etti.
İkinci yılını doldurmak üzere olan Sisi rejimi Mısır’ı yeniden sermayenin itibar edeceği bir yer haline getirdi. Japon Başbakanı’ndan Rus Cumhurbaşkanı’na herkes Kahire’ye giderek bu “dirayetli” devlet adamına destek verdi. Başlarda darbe nedeniyle Mısır’a verilen askeri yardımı askıya alan ABD de nisan başında 1.3 milyar dolarlık yardımın serbest bırakıldığını açıkladı.
Önce bir itiraf. Açıkçası Mısır ordusunun Mursi’yi devirerek yönetime doğrudan el koyacağını düşünmemiştim. Televizyon canlı yayınında darbe gerçekleşirken de hayretler içinde kalmıştım.