2 Gün sonra büyük gün. Pazar günkü seçimlerle ilgili söylenebilecek hemen her şey söylendi. Taraflar ellerinden geleni yaptı. Muhalefet bu kez ciddi bir siyasal enerji yaratmayı becerebildi. Kitle, iktidarın söylemi ve uyarıları karşısında yılmadı. 16 yıllık iktidar yorgunluğu, her aşamada ve her seviyede hissedildi. İyi Parti'nin çoklu seçim inadı, CHP adayının beklenmedik enerjisi ve cevvalliği, Saadet Partisi'nin ekonomik konulardaki "sol" söylemleri kampanyaya müthiş renk kattı. Anketler kararsızlıkları, korkuları, memnuniyetsizlikleri yansıttı.
Kanımca bu dönemde en iyi analizleri yapan gazeteci Kemal Can'ın deyimiyle "seçmenin sorumluluk alıp almayacağının" belli olmaması, anketlerin de çaresizliğiydi. Dolayısıyla her sonucun mümkün olabileceği bir seçime gidiyoruz. Türkiye'nin tarihsel olarak eksikli demokrasisinin en önemli, herkesin kıskançlıkla sahip çıktığı kurumu seçimlerdir. 1950'den yakın zamana kadar seçimlerde kayda değer bir usulsüzlük yaşanmamış, dolayısıyla kimsecikler seçimlerin dürüstlüğünü ya da meşruiyetini tartışmamıştı. Bu nedenle seçime katılan taraflar da seçim sonuçlarını içlerine sindiremeseler bile kabul etmiş, iktidar seçimle el değiştirebilmişti. Askeri darbeler olmasa bu geçişler de daha sık yapılabilecekti.