Derbederliğin, koşullar öyle gerektirdiğinde hemen her konuda insana çıkardığı bir fatura vardır. Devletler açısından da derbederliğin uzun süre taşınabilecek bir özellik olmadığını hep akılda tutmak gerekir. Dünyanın en güçlü devleti ABD’nin Donald Trump döneminde gücünden, prestijinden, inandırıcılığından ne ölçüde kayıp verdiğine bakmak durumu anlamak için yeter.
Türkiye’nin dünyayla ilişkilerindeki gelişmelere baktığınızda, yönetimin avukatlığını yapmak ve konumlarını muhafaza etmek için akla gelebilecek gelmeyecek her türlü lafı edebilenler dışında, hemen herkes gidişattaki arızaların farkında. Muhataplarınızın kendinizi içinde bulduğunuz durumda bir paylarının olması, meselenin vahametini ortadan kaldırmıyor.
Şu sıralarda bu ülkede günü kurtarmak dışında pek bir derdin olmadığı, geleceği kurmak, ülkenin gençlerini ürkütücü bir 21. yüzyıla hazırlamak gibi bir kaygının taşınmadığı ortada. Eğitim işinin kimlere emanet edildiğini ve müfredatın içerdiklerini hatırlamak bu konuda karalar bağlamak için yeterli. Yeni Türkiye’yi kurma projesi sadece fakiri fakir, cahili cahil, bağımlıyı bağımlı bırakmayı sürdürecek bir ideolojik girdap sunuyor. Ülkenin insan malzemesindeki kendine saygı eksikliği ve eyyamcılık da, geleceği ağır ipotek altına alan bu gelişmenin engellenmesini imkânsız kılıyor.
Bugüne dek bu derbederliğin yüksek bir hasara yol açmaması dünyanın da düzeninin bozulması, kuralların allak bullak olması, büyük güçlerin aralarında uyum sağlayamamaları nedeniyleydi. AByönsüzlük ve lidersizlikten mustarip, ABD radikal bir yeniden yapılanma arayışında, Çin ekimdeki parti kongresine odaklanmış ve hâlâ küresel sorumluluk almama niyetindeydi. Rusya ise yapıcı siyaset üretmekte zorlandığından, hasımlarının altını oymaya odaklanmış haldeydi.