Görünen o ki Türkiye, dış politika krizini sürekli tüm muhataplarına çatarak aşamayacak. Muhataplarının haklı olmaması, verdikleri sözleri tutmamaları, ilke ve değerlerden dem vururken bunların çiğnenmesinden en ufak bir rahatsızlık duymamaları rahatsız edici olsa da durum bu. Uluslararası alanda siyaset yapıyorsanız, istediğinizi elde etmek için başvuracağınız yöntemlerden birisi sert konuşma olabilir ama bu kendi başına sizin isteklerinizin yerine getirilmesini sağlamaz.
Kaldı ki istediklerinizin ya da savunduklarınızın gerçekleşmemesinin nedeni genelde yöntem ya da üslup değildir. Daha doğrusu tek başlarına bunlar dış politikanızda köşeye sıkışmışlığın müsebbibi olamaz. Asıl mesele hemen tüm devletler açısından özde aranmalıdır. Özün temelinde de güç üretebilme becerisine sahip olmak, herkesin de bu gücün boyutlarını doğru anlamasını sağlamak yatar.
Kapasiteniz ile yapmak istedikleriniz arasındaki ilişki nedir? Tuttuğunuzu koparacak gücünüz var mı? Hasımlarınızın size bulaşmaktan korkmasını, müttefiklerinizin sizin sözünüze değer vermesini sağlayabiliyor musunuz? İstediğiniz şeyler oluyor, istemedikleriniz de kenara atılıyor mu? Eğer bunun tersi oluyorsa, ya istediklerinizde sorun vardır ya da sizin bunları elde etmek için benimsediğiniz tutumda, kullandığınız dilde.