Yerleşik kalıplarla olup biteni değerlendirmenin yeterli kalmadığı bir dönemdeyiz. Bir yandan tüm dünyada demokrasiler ricat halinde. İrili ufaklı pek çok ülkede diktatörler veya diktatör özentileri iş başında. Yakın zamanda bir yere gideceklerine dair emare de yok. Diğer yandan yolsuzluklar, gasplar, hukuk dışı adımlar söz konusu olduğunda diktatörlerin destekleyicilerinin bile sabırlarının sınırsız olmadığı anlaşılıyor. Bu sabırsızlık hemen eyleme dönüşmese de bir yerden sonra sistem üzerinde baskı kuruyor.
Yolsuzluk her yerde. Siyasette, finans dünyasında, şirketlerde, derneklerde kısaca paranın çok olduğu ve fırsatların da insanın gözünü kamaştırdığı her ortamda var. Özellikle şeffaflığın hükmünün bulunmadığı ortamlarda yolsuzluk, çürüme ve mutlak iktidar bir arada gidiyor. Ne var ki bir şekilde, bazen hayli gecikerek de olsa duruma müdahale ediliyor ve bunun ardından bir arınma dönemi yaşanıyor.
İsviçre polisinin 27 Mayıs sabahı haklarında 47 ayrı suçlama bulunan yedi FIFA yöneticisini gözaltına almasını bu bağlamda değerlendirmek gerekir.Soruşturmayı başlatan Amerikan Adalet Bakanlığı idi ve daha önce Uluslararası Olimpiyat Komitesi’nin kendine çeki düzen vermesinde başrolü oynamıştı. Gene de, tutuklamaların ardından UOK’dan çok farklı bir yapıya ve gelir kaynaklarına sahip olan FIFA’da benzer bir başarı ihtimali düşük geliyordu.
Brezilyalı Joao Havelange’nin irili ufaklı tüm futbol federasyonlarını bünyeye, eşit oya sahip üyeler olarak eklemesiyle oluşan şeffaflıktan tümüyle uzak yapısı FIFA’yı koruyordu.