Pazar günü Yunanistan’da yapılacak referandumun tarihi önemde
olduğu konusunda hemen herkes mutabık. Mutabakat neredeyse bu
noktada başladığı gibi bitiyor. İşlerin bu raddeye gelmesinde
kimin daha sorumlu olduğundan,
Yunanistan’ın borçlarını ödeyememesinin tüm sonuçlarının
neler olacağına kadar bir dizi konuda aklı başında insanlar farklı
tutumları, tavırları ve yargıları benimsiyorlar.
Hayır isteyenlerin en çok başvurdukları gerekçe AB’nin ve özellikle
de Almanya’nın Yunan halkını fakirliğe mahkûm
edecek, ekonomiyi daraltan istikrar politikalarında ısrar
etmesi. Bu durumda sanayisi kalmamış, büyümesi neredeyse imkânsız
olan, beş yılın sonunda ekonomisi neredeyse dörtte bir
oranında küçülmüş Yunanistan’ın başka çaresi yok
deniyor.
Uğur Gürses’in “Yavaşlatılmış tren kazasının son sahnesi”
başlıklı yazısında gösterdiği gibi yaşanan krizde çok rahatsız
edici şöyle bir boyut var. 2008 krizi ABD’de patladığında
hastalıklı kredileri veren finans kuruluşları kurtarılmış, sıradan
insanlar okkanın altına itilmişti. Özel borç
kamusallaştırılmıştı.