Gerçekçi bir bakış açısıyla Suriye’de, iç savaşın gidişatına bakılırsa bir çözümün çok kısa sürede devreye gireceğini beklemek zor. Viyana’da varılan anlaşmada ortaya çıkan takvim hayli uzun sayılacak bir süreye yayıldığından, her aşamasında günün şartlarına göre yeni sorunlarla karşılaşmak mümkün. Bundan da önemlisi bir müzakere yapılacak ve o şekilde Suriye’nin geleceğiyle ilgili bir anlaşmaya varılacaksa, masanın muhalefet tarafında yani Esad’ın karşısında kimin oturacağı belli değil. Yakın zamanda da belli olmayabilir. Viyana müzakerecileri bir örgüt ismi üzerinde anlaşsalar bile kendi savaşını vermekte olan diğer grupların bu temsilcinin kendilerini de bağlayacak kararlara imza atmasını ne ölçüde kabullenecekleri ya da bunları sindirecekleri de belli değil.
Paris’teki saldırıların ardından IŞİD daha da önemli bir düşman ve hedef haline geldi, bu doğru. Ancak özellikle Avrupa açısından, IŞİD öncelikli olarak bir iç güvenlik meselesi olarak değerlendirilecek. Gökhan Bacık’ın Zaman Gazetesi’ndeki değerlendirmesinde saptadığı gibi, “Paris saldırısından sonra G20’de verilen Batılı tepkilere bakınca insan şuna ikna oluyor: Batılı ülkelerin olup bitenlere karşı bırakın bir strateji belirlemeye, bunları anlama yeteneği kalmamış. Çaresizlik içinde yapabildikleri tek şey ‘Kendi evimizi bari nasıl koruruz?’ sorusunun etrafında kenetlenmeleri”.