Bugün itibarıyla seçimlerin üzerinden 52 gün geçti. Ülke hükümetsiz değilse bile yeni bir hükümet kurulamamış olmasının yarattığı sıkıntılar var. Türkiye açısından uzun vadede etkileri görülebilecek önemli kararlar halen çoğunluk iradesini temsil etmeyen bir hükümet tarafından alınıyor.
AKP ile CHP arasında süren koalisyon müzakerelerinden olumlu mesajlar gelmesi burada bir sonuca varılabileceği hakkında insanı ferahlatmıyor. Zira Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın tercihinin yeniden seçime gidilmesi olduğu biliniyor. Eski, ancak hâlâ etkisi altındaki partisinin onun iradesine ne ölçüde direnebileceği, Başbakan Davutoğlu’nun koalisyonu kurmak için bir risk alıp almayacağı soruları orta yerde duruyor.
Ekonomiyle ilgili gelen tüm haberler Türkiye’nin üzerine gelmekte olan krizle kolay baş edemeyeceğini gösteriyor. Bir an önce zor ve muhtemelen can acıtıcı tedbirlerin alınması gerekecek. Gecikme, ödenecek maliyeti çok yükseltecek. Yeni bir seçim ihtimalinin bu koşullarda gündemde bile olmaması gerekiyor. Aslında bir koalisyon kurulması halinde küçük ortak kendisinin sorumluluğu olmayan bir ekonomik krizin yaratacağı hoşnutsuzluktan da pay alacak. Kısa vadeli baktığınızda çok cazip bir durum değil onlar açısından.
Siyasette ise 7 Haziran seçimleriyle ortaya çıkan gevşemeden, en azından bir kesime hâkim olan iyimserlikten eser kalmadı. Suruç katliamı karşısında toplumsal kesimlerin ve partilerin aldıkları tavırlar, benimsedikleri söylemler ortak bir duyguda buluşulamaması çok vahim bir ayrışmayı, düşmanlaşmayıişaret ediyor. Siyasetin bugünkü Cumhurbaşkanı tercihleriyle, seçmen iradesi arasında kilitlenmiş hali bu olguyu derinleştiriyor.