Nalıncı keseri gibi sürekli kendi tarafınıza yontarak analiz yaparsanız aslında analiz yapmış olmazsınız. Ya da bir film şeridi gibi akan olayları anlık fotoğraflarla, üstelik detayları göstermeyen fotoğraflarla anlamaya ve anlatmaya çalışırsanız egonuzu tatmin etseniz de sizden bilgi isteyenleri yanıltırsınız. İşiniz düşünmek, anlamak ve fikir üretmekse bu çıkmaz yoldur. İktidara yakınlığın zararlarından birisi de tam budur. Karar vericilerin duymak istediklerini söyleyerek yakınlarda bulunabilmenin bedeli entelektüel dürüstlüktür. Entelektüel dürüstlükten bir kez taviz verdiniz mi kayacağınız yerin ne kadar dipte olacağını ölçmeniz de mümkün değildir. Sonunda lafınıza itibar eden, iktidar değişirse lafınıza değer veren kalmayabilir. Zekânız ve bilginiz elbette analizlerinizde bazı doğruların yer almasını sağlar ancak değinmediğiniz, geçiştirdiğiniz, bilerek göz ardı etiğiniz unsurların varlığı analizinizi zedeler. Yaranır ama asıl sorumlu olduğunuz kamuoyuna yararlı sayılmazsınız. Hele kendiniz gibi düşünmeyenlerle hiçbir fikir alışverişine girme gereği duymazsanız giderek kendinizi kurutursunuz. Zira düşünceniz beslenmez olur. Başkalarıyla tartışmaktan kaçınca, ki aslında yaptığınız budur, açığınızı kifayetsizliği örteceğini umduğunuz bir kibirle kapatırsınız. Tepeden bakarak yazar, konuşursunuz. En büyük güvenceniz de kimsenin sizden hesap sormayacak olmasıdır.