Mustafa Koç iyi bir adamdı. Hayattan keyif almayı bilir, hayatında farklı renkler bulundururdu. Sağduyuluydu. Çevresindeki ya da karşısındaki insanlara değer veren, onlarla aynı telden çalabilen birisiydi. Bu topraklarla ve buranın insanlarıyla bağı güçlüydü. Sevmeyeni elbette vardı ama seveni çoktu. Yakın bir arkadaşının dediği gibi “Kocaman bir yürekti”. Arkasından dökülen gözyaşları da bu nedenle timsah gözyaşı olmayacaktır.
Mustafa Bey’in ölümünün genelde hem içeride hem de yurtdışında derin bir üzüntüyle karşılanmasının sebebi sanırım kişiliğindeki sıcaklığın ve sahiciliğin geniş kamuoyu tarafından da hissedilmesiydi. Yaptığı işlerde, ilişkilerinde samimiydi. Yurtdışından arayan ya da mesaj gönderen tanıdıkların ortak mesajı da buydu zaten. Dostlarıyla veya bayileriyle veya dünyanın ileri gelen iş insanları yahut siyasetçileriyle olduğunda tavrında ve tarzında değişiklik olmazdı.
En azından benim tanıklıklarımda, karşısındaki kişiye soyadının ağırlığıyla değil kendisi olarak konuşurdu. Onlarla ilişkisini bu şekilde kurardı. Lafını da kıvırmazdı. Gücü de etkileme becerisi de sanırım buradan gelirdi.