Geçen hafta Türkiye ağır, çok ağır bir kalp krizi geçirdi. Bünye ciddi şekilde hırpalandı. Organların bir kısmı kalıcı şekilde hasar gördü. Vücudun bir an önce çok ciddi şekilde bakıma alınması, aşırı efordan kaçması, kapsamlı ve dengeli bir metotla tedavi edilmesi gerekiyor. Bunun doğru şekilde yapılabilmesi için vücudun halihazırdaki durumuna kusursuz bir tanı koymak gerektiği gibi, bu ağır kalp krizine neyin yol açtığını da layıkıyla tahlil etmek gerekecek.
Bu tahlil, ülkeyi ağır şekilde yaralayan, toplumda ve siyasette derin bir travmaya yol açan, Silahlı Kuvvetler’in bugüne dek inşa edilmiş imajını çökerten darbenin yalnızca kimin tarafından yapıldığına odaklanmakla yetinemez. Bunca sivilleşme, bunca halk gücü, bunca seçim tecrübesi ve varlığı aşikâr olan darbesizlik özlemine rağmen cuma günkü faciaya nasıl gidilebilmiştir sorusunu detaylı şekilde sormak gerekir. Bu soruları cevaplarken yalnızca Adalet ve Kalkınma Partisi iktidarının genelde kamuda özel olarak da güvenlik güçleri ve yargı içinde Gülen Cemaati’nin örgütlenmesine müsamaha göstermesiyle iktifa edemezsiniz.
Bu darbe teşebbüsünün böyle bir sinsi nüfuz etme ve örgütlenme çabasının ötesinde nedenleri olduğunu anlamak gerekir. Emekli Binbaşı Metin Gürcan’ın T-24 sitesinde yazdığı gibi Türk Silahlı Kuvvetleri’nin kurumsal kültürü, ideolojik yönelimi, davranış kalıpları, sivillere bakışı, demokrasi anlayışı gibi unsurlara eğilmemek hata olur. Ancak bu şekilde böylesi bir sızmanın nasıl mümkün olduğunu anlamaya başlayabiliriz.