Kendisini dünya çapında tanınan bir yazar yapan romanı 'Gece Yarısının Çocukları'nda Salman Rüşdi, Hindistan ve Pakistan'ın bağımsızlıklarını kazandıkları 14 Ağustos 1947 gece yarısı doğan iki çocuğun ve ailelerinin hikâyesi üzerinden Hindistan'ın bölünmesinin ve sonraki tarihi olayların hikâyesini anlatır. Tıpkı romandaki ikizlerin hayatlarının akışında olduğu gibi Hindistan ve Pakistan'ın kaderleri de kişilikleri de birbirinden çok farklı yol izler. Bugün vardıkları noktada her iki ülke de kuruluş vaatlerinin çok uzağında olsa da Hindistan hem sicil olarak hem de imaj olarak yapışık ikizi Pakistan'dan daha olumlu bir konumda kaldı. Hindistan İngiliz İmparatorluğu'nun gözbebeğiydi. Kabinede bir Hindistan Bakanlığı vardı ve pek çok kez hem dışişleri hem de sömürgeler bakanlığıyla çatışırdı. İmparatorluğun birçok stratejik kararı Hindistan'daki çıkarları gözetilerek verilmişti. 19. yüzyılın sonunda yeşermeye başlayan milliyetçi hareket Kongre Partisi'nde örgütlenmiş, 1920'lerden itibaren Mahatma Gandi'nin önderliğinde İngiliz yönetimine (Raj) farklı yöntemlerle direnmeye ve başkaldırmaya başlamıştı. Hindistan nüfusundaki Müslümanların lideri ve ileride Pakistan'ın ilk cumhurbaşkanı olacak laik hukukçu Muhammed Cinnah, bu yıllarda Kongre Partisi'nden ayrılacak ve Müslüman Birliği'ni kuracaktı.