Bundan tam 36 yıl önce Sovyetler Birliği Planlama Teşkilatı’nın başındaki kişiyi dinleme imkânı bulmuştum. Uzun konuş- masından aklımda kalan, geleceğe yönelik tüm iyimser mesajlarına karşın aslında ekonomik olarak sıkıntıda olduklarını farklı şekillerde dile getirmesiydi. Afganistan’da bela bir savaşa girmiş olan Sovyetler’in, Polonya’daki Dayanışma Sendikası hareketi nedeniyle o ülkeye de müdahale edeceklerinin konuşulduğu bir dönemdi. Planlamadan sorumlu kişi, ekonomik meselelerle meşgul olduklarını, komşu ülkelere müdahale gibi bir hedeflerinin olmadığını söylemişti. Henüz Ronald Reagan ABD Başkanı seçilmemiş, Soğuk Savaş’ın ikinci sertlik dönemi başlamamıştı. Sovyetlerin çöküşünü hızlandıracak etkenlerden petrol fiyatlarındaki düşüşün gerçekleşmesine de daha 6 yıl vardı.
Beni geriye götüren, Valday’daki “Geleceğin Dünyasını Şekillendirmek” temalı konferansta konuşan Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin’in yakın çalışma arkadaşlarından birinin de Rusya’nın durumuyla ilgili benzer mesajlar vermesiydi. Son derece etkileyici bir sunum yapan bu siyasetçi, Rusya’nın ekonomide yapılması arzu edilenleri sıralarken, gaz ve petrole bağımlılığın giderilmesi gerekliliğini sık sık vurguladı. Bu gündemin, ülkesinin barışçı bir dış politika izlemesini zorunlu kıldığını, uluslararası kuruluşlarda daha etkin olmasını düşündüklerini ifade etti.