Türk dış politikası, daha doğrusu Türkiye'de dış politika ve güvenlik konularında karar vericilerin dünya görüşü ve ülkeyi konumlandırışıyla ilgili en başarılı kitaplardan biri kanımca Malek Mufti tarafından yazılmıştır. Türkiye'nin Stratejik Kültüründe Cesaret ve İhtiyat: Denize Açılan Cumhuriyet (Daring and Caution in Turkish Strategic Culture: Republic at Sea) adlı kitabında Mufti, Türkiye'nin dünyayla ilişkisinde, kaynakları daha sınırlı bir yeni ulus devlet olma gerçeğinin sınırlamalarına uygun bir gerçekçilik ile zamanında imparatorluk yönetmenin mirası olan ruh halinin nasıl iç içe geçtiğini anlatır. Bu tür özellikler kolay ortadan silinmez. Ara ara biri ya da diğeri ön plana çıkar. Şu sıralarda özellikle kamuoyunda dış politika iç politikanın bir unsuru haline de geldiğinden, imparatorluk şaşaası, imtiyazları, özlemi ağır basıyor. Zaten bugünkü medya ortamında farklı bir yönelim kolay da değil. Yönetici kadronun ideolojik eğilimleri de bu duyguyu sürekli körüklüyor. Gerçi böylesi bir eğilim Birinci Dünya Savaşı'ndan sonra imparatorluk dağıldığından beri hep mevcuttu ancak dizginlenebiliyordu. Sanki yaşadığımız dönemde Türkiye bir "imparatorluk sonrası travması"- nı topluca ve hayli gecikmiş şekilde yaşıyor.