Olaylar çok baş döndürücü bir hızla gelişiyor. Her şeyi anlamlandırabilmek kolay değil. Ne yeterince üzülebilecek, yas tutacak ne de sağlıklı şekilde düşünebilecek imkânı bulabiliyoruz. Bulsak bile ortak duygular, kaygılar, çözümler üretebilme yetimizi yitirmiş olmanın kâbusu üzerimize çöküyor. Siyaset alanının nobranlığı ve tefessüh etmiş haliyle birlikte.
Genel tabloya baktığımızda ortaya çıkan bariz iki gerçeklik var.
Birincisi, ülkenin yöneticilerinin kâh donanımsızlık, kâh ideolojik tutum, kâh ihtiras nedeniyle verdikleri kararların, yaptıkları işlerin kabarık faturasının ülkenin önüne gelmesi. Bu faturanın takdiminde illa komplo filan aramaya da gerek yok. Bunca hata, bunca inat belayı zaten davet ederdi.
İkincisi, Türkiye toplumunun geleceğinin birbirinden farklı unsurlar tarafından rehin alınması. Medyascope’ta yayınlanan mülakatında Dr. Behlül Özkan, IŞİD’in Türkiye’yi rehin aldığını savunuyordu.
İdeolojik olarak bu gaddar örgüte cephe açılamayınca, kafası allak bullak edilmiş bazı toplumsal katmanların örgüte sempati duymaları engellenemiyordu. IŞİD’in niteliği, projesi, vahşeti ya geçiştiriliyor ya da önemsenmiyordu. Atatürk Havalimanı saldırısının ardından örgütün Türkiye’ye karşı açtığı savaş alenileşti.