DEVLETLERİN resmi kurumlarının tarihteki çok acı bir olayla
ilgili yargıda bulunmalarını kabul edilmez buluyorum. Her devletin
heybesinde irili ufaklı katliamlar, toplu tecavüzler, mala mülke el
koymalar vardır. Hatta diyebiliriz ki devlet, hele de bir etnik
grubun üstünlüğüne dayalı ulus-devlet olabilmenin önkoşuludur bu
türden bir vahşet. Dolayısıyla devletlerin bu konularda
birbirlerine söyleyecek fazla bir lafı olmadığına inanıyorum. Son
tahlilde devletlerin dünyası ‘gücü gücü yetene’ dünyasıdır. Ahlaki
sorgulamaların o dünyanın mantığı içinde pek de yeri yoktur.
Devletler, Osmanlı Ermenilerinin en az yüzde 45’inin yok olması/
edilmesiyle sonuçlanan İttihat ve Terakki siyasetini adlandırma
hakkına sahip olmayabilirler. Ne var ki bu durum yaşananların,
sonuçları itibarıyla etnik temizlik/insanlığa karşı suç/ soykırım
kategorilerinden biriyle adlandırılamayacakları anlamına gelmiyor.
Nihayetinde 1915’te yaşanan olay, Osmanlı Ermenilerinin binlerce
yıl yaşadıkları topraklarından izleri kalmayacak şekilde fiziksel,
toplumsal ve kültürel olarak silinmeleridir.